Allah rahmet sahibidir. Rahmetini, Rahman isminin tecellisiyle âlemde çeşitli şekillerde göstermektedir. Allah’ı tanıyıp O’na ibadet etmek için yaratılan insan, zaman içinde farklı sebeplerden dolayı yaratılış gayesini unutabilmektedir. Allah insana yaratılış gayesini hatırlatmak ve doğru yolu göstermek için rahmetinin bir tecellisi olarak peygamberler göndermiştir.
Allah, rahmetinin son bir tecellisi olarak tüm insanlara uyarıcı ve müjdeleyici ve âlemlere rahmet olarak hatem’ül-enbiyâ Peygamber efendimizi (s.a.s) göndermiştir. Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır: “(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 21/107); “Biz seni başka değil, ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak bütün insanlara gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmek istemiyorlar.” (Sebe’, 34/28) O’na (s.a.s) indirilen vahiyle insanlara yaratılış gayesi anlatılıp hatırlatılmıştır. Genel olarak insanların özel olarak da müminlerin Peygamber efendimizin(s.a.s) getirdiği evrensel mesajdan istifade etmenin yolu onu okuyup, anlamak ve yaşamak ile mümkün olmaktadır.
Peygamber efendimize(s.a.s.) vahyi açıklama görevi verilmiştir. Allah bu hususta Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “O peygamberleri apaçık delillerle ve kutsal metinlerle gönderdik. İnsanlara indirdiklerimizi kendilerine açıklaman için ve (ola ki üzerinde) düşünürler diye sana da uyarıcı kitabı indirdik.” (Nahl, 16/44) Peygamber efendimiz (s.a.s.) kendisine indirilen vahyi sahabe-i kirama açıklamış ve vahyin nasıl anlaşılması ve yaşanılması gerektiğini hadis-i şerifleri ve sünnet-i seniyyesiyle göstermiştir. Sahabe-i Güzin ve İslam âlimleri Peygamber efendimizin(s.a.s.) getirdiği mesajı anlamaya, yaşamaya ve anlatmaya çalışmışlardır. Çünkü vahyin insanlara ve müminlere fayda vermenin yolu onu getiren Peygamber efendimizi(s.a.s.) tanımak ve anlamak suretiyle olabilmektedir.
Allah, müminler için Peygamber efendimizi(s.a.s.) üsve-i hasene/güzel örnek olarak göstermiştir. Allah bu konuyu Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade etmektedir: “Andolsun, Allah’ın Resulü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb, 33/21) O’nun mübarek hayatında, dünyada ve ahirette müminlere fayda verecek, onları erdemli bir birey haline getirecek ve kurtuluşa vesile olacak güzel örnek tablolar bulunmaktadır. Biz Müslümanlara düşen görev, iki cihan serveri, seyyidu’l-mürselin Hz. Muhammed’in(s.a.s.) hayatını okuyup O’nu tanımak, anlamak ve O’nun(s.a.s.) sünnet-i seniyyesini yaşamak için gayret içinde olmaktır.
Peygamber efendimiz(s.a.s.) dini yaşantıda meydana gelen olumsuz kırılmalara müdahale etmiş ve yanlış anlamaları düzeltmiştir. Bu durum hakkında Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatıyor: “Üç sahabi, Peygamber efendimizin(s.a.s) (evdeki nafile) ibadetlerini öğrenmek üzere Hz. Peygamber’in(s.a.s.) hanımlarının yanına gittiler. Efendimizin evde yaptığı ibadetleri öğrenince bunu azımsadılar ve şöyle dediler: “Biz Peygamber efendimiz(s.a.s.) gibi miyiz? Allah, O’nun gelmiş ve geçmiş bütün günahlarını bağışlamıştır.” İçlerinden biri: “Ben yaşadığım müddetçe, geceleri hiç uyumayacağım, hep namaz kılacağım.” Dedi. Bir diğeri: “Ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç tutacağım.” Dedi. Üçüncü sahabi ise : “Ben de kadınlardan uzak duracağım, hiç evlenmeyeceğim.” Dedi. Bir müddet sonra Peygamber efendimiz(s.a.s.) onların yanına geldi ve kendilerine şunları söyledi: “Bu sözleri söyleyen sizler misiniz? Bakınız, Allah’a yemin ederim ki, içinizde Allah’tan en çok korkan ve O’na en çok saygılı olan benim. Fakat ben bazı günler oruç tutar, bazen tutmam. Gece hem namaz kılar hem de uyurum. Kadınlarla da evlenirim. Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir.” (Buhârî, Nikâh, 1; Müslim, Nikâh, 5)
Peygamber efendimiz(s.a.s.) ümmetine düşkün ve şefkat gösteren bir ahlaka sahipti. Nitekim bu hususlarda Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe, 9/128)
Peygamber efendimiz(s.a.s.) yüce ve güzel bir ahlaka sahipti. Allah Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem, 68/4). O’nun(s.a.s.) ahlakı Kur’an-ı Kerim idi. Bir grup sahabe-i kiram(r.a.), Hz. Aişe(r.a.) validemize gelip Hz. Peygamber’in(s.a.s.) ahlakının ne olduğunu sorunca Hz. Aişe(r.a.) validemiz de onlara şöyle cevap verir: “Siz Kur’an okumuyor musunuz? O’nun(s.a.s.) ahlakı Kur’an’dı.” (Müslim, Müsâfirîn, 139).
Peygamber efendimize(s.a.s.) dini yaşantıda tabi olmak, Allah’ın sevgisini kazanmaya ve günahlarımızın bağışlanmasına vesiledir. Nitekim Allah Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyurmaktadır: De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Âl-i İmrân, 2/31)
Âlemlere rahmet, ümmete üsve-i hasene, yüce ve güzel ahlak timsali Hz. Peygamber’in hayatını okumak, O’nu tanımak, anlamak ve O’nun sünnet-i seniyyesini yaşamak ümmetin her ferdinin yapması gereken temel bir görevdir. Bu görev yerine getirilmeden Peygamber efendimizi(s.a.s.) tanımak, anlamak, sorunlarımıza çözüm bulmak, O’nun bize emanet olarak bıraktığı evrensel mesajı insanlığa anlatmak mümkün değildir.
Rabbim, Peygamber efendimizi(s.a.s.) tanıyıp anlamayı, O’nun sünnet-i seniyyesini yaşamayı ve O’na layık bir ümmet olmayı bize nasip eylesin!