İslam, Müslüman’ın sözlerinde ve davranışlarında güzel ahlak ölçüsüne sahip olması istemektedir. Çünkü güzel ahlak mü’minin süsü, dünya hayatında huzura ve mutluluğa; ahirette ise kurtuluşa vesile olan erdemli ve faziletli bir husustur. Hayâ/utanma duygusu güzel ahlaki davranışlardandır. Hayâ/utanma duygusu insanın yaratılışından sahip olduğu bir olgudur. Bu itibarla, farklı kültür ve milletlerde farklılık gösterse de asıl olarak hayâ/utanma duygusu insanlığın ortak değerlerindendir.
Sözlükte “utanma, çekinme, âr, edep, namus, iffet, Allah korkusundan dolayı günahtan kaçınma” anlamlarına gele hayâ sözcüğü, ahlaki bir kavram olarak “nefsin, çirkin davranışlardan rahatsız olup onları terk etmesi; kötü bir işin yapılmasından veya iyi bir işin terkedilmesinden dolayı insanın yüzünü kızartan sıkıntı” anlamlarına gelmektedir.
Dinimiz Müslüman’ın hayâ/utanma duygusuna sahip olmayı öngörmektedir. Bundan dolayı, hayatı boyunca bu faziletli ve erdemli davranışla bezenmesi için onu teşvik etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Her dinin bir ahlakı vardır. İslam’ın ahlakı da hayâdır.” (Muvatta, Hüsnü’l-Huluk, 2)
Hayânın Çeşitleri
1. Allah’a Karşı Hayâ: Allah’ın emir ve yasaklarına uymakla olur.
2. İnsanlara Karşı Hayâ: Onların yanlarında çirkin işler yapmaktan ve çirkin sözler söylemekten kaçınmakla olur.
3. Kişinin Kendisine Karşı Hayâ: Kişinin sözlerinde ve davranışlarında edebe dikkat etmesidir.
Hayâ ve İman
Hz. Peygamber (s.a.v.), hayâ ile iman arasında önemli bir ilişkinin olduğuna dikkat çekmekte ve onu imanın bir şubesi olduğunu şöyle ifade etmiştir: “İman yetmiş/altmış küsur şubedir. En üst derecesi ‘lâ ilâhe illallah’ demek, en alt derecesi de geçenlere zarar verecek şeyleri yoldan gidermektir. Hayâ da imandan bir şubedir.” (Müslim, İman, 58)
Bir sahabi, sözlerinde ve davranışlarında güzel ahlakın bir göstergesi olan hayâ duygusuna fazla dikkat edince, Ensardan olan bir sahabi ona öğüt vermiş. Bunu gören Hz. Peygamber (s.a.v.) öğüt veren sahabiye (r.a.) şöyle dedi: “Bırak onu! Çünkü hayâ imandandır.” (Buhârî, İman, 16)
Hayâ ve Davranış
İnsan, inancı ve hayâ duygusu ile nefis ve şeytanın vesvesesi arasında bir mücadele içindedir. Allah’a olan inancı sağlam ve hayâ duygusuna sahip olan kişi, iyilik ve güzelliklere yönelip kötü sözlerden ve davranışlardan uzak durur ve haramları da terk eder. Bu durumun aksine inancı ve hayâ duygusu zayıflamış insan ise kötülüğe meyledip haramları işleyebilmektedir. Hayâ ile insan davranışları arasında bir ilişkinin olduğu hususunda Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap! sözü, insanların ilk peygamberden itibaren işittiği sözlerdendir.” (Buhârî, İman, 16) Hayâ duygusu bu yönüyle, kişi ve toplum üzerinde “Manevi Savunma Sistemi” olarak görülmektedir.
Allah’tan Hayâ Etmek
Allah’tan hayâ etmek, O’nun emirlerini yerine getirmek, yasakladığı hususlardan kaçınmak ve isteği şekilde bir hayat yaşamak demektir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Allah’tan hayâ edilmesi hakkında “Allah’tan gerektiği gibi hayâ ediniz.” buyurmuştur. Bunun üzerine sahabilerden birisi “Yâ Resûlullah! Allah’tan gereği gibi ne şekilde hayâ edebiliriz? diye sordu. Sahabenin bu sorusuna Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle cevap verdi: “Başını ve başında yer alan organları, karnını ve karnına bağlı organı koruyan, dünya hayatının süsüne kendini kaptırmayan, ölümü ve çürüyüp yok olmayı unutmayan kimsenin Allah’tan gereği gibi hayâ etmiş olacaktır.” (Tirmizi, Kıyâme, 24)
Hz. Peygamber ve Hayâ
Hz. Peygamber (s.a.v.) İslam’ı yaşama hususunda Müslümanlara bir rol model ve güzel bir örnektir. İslam’ın gereği gibi yaşanması ancak ona tabi olmak, itaat etmek ve örnek almakla mümkün olmaktadır. Hayâ duygusunun hayata yansıma ve etkisi konusunda biz Müslümanlara örnektir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), küçük yaşından vefat edene kadar üstün bir hayâ duygusu sahipti. Nitekim ashab-i kiram(r.a.) O’nun (s.a.v.) mükemmel hayâ ahlakı hakkında şöyle demektedir: “Hz. Peygamber (s.a.v.) genç bir kızdan daha hayâ sahibiydi.” (Buhârî, Edeb, 72)
Hz. Peygamber (s.a.v.) ashab-i kiram(r.a.)’dan hayâ ahlakı konusunda örnek bir şahsiyet olan Hz. Osman’a (r.a.) özel bir değer vermiştir. Hz. Peygamber’e (s.a.v) bunun sebebi sorulduğunda şöyle buyurmuştur: “Meleklerin bile hayâ ettiği kişiden hayâ etmeyeyim mi?” (İbn Ahmed, Hanbel, 1, 71)
Dinimize göre insana değer veren güzel ahlak davranış ve duygulardan biri hayâdır. Hayâ duygusu, erdemlilik ve fıtratın bir gereğidir. Kişinin davranışlarına yön vermede ve şahsiyetine değer verilmede önemli bir ölçüdür. Yaratılışta var olan bu duygunun gelişmesinde ve kişinin yaşamına yansımasında dinin önemli bir yeri bulunmaktadır. Çünkü hayâ duygusu, kamil iman, güzel ahlak sahibi olmaya, Allah’ın emirlerine uymaya ve yasaklarından kaçınmaya, erdemli ve faziletli bir şahsiyete sahip olmaya vesile olmaktadır. Hayâ duygusu, kişinin sözlerine ve davranışlarına dikkat etmeye sebep olan manevi bir kontrol mekanizmasıdır.