Kültürel Zenginlik ve Asaletin Başkenti
Siverek, Güneydoğunun göz kamaştıran bir şehri olarak karşımıza çıkıyor. İslam'ın ve imanın öne çıktığı bu kültür mozaiği, cesaretli ve yiğit insanların yaşadığı bir itibar şehri. Tarihi camileri ve kendine mahsus örf ve adetleriyle, Siverek, bakanları içine çekecek kadar cazip ve engin bir derya gibidir. Kentin bağları, üzüm türleri, pekmezi, pestili, kesmesi, mayhoş narları, sütü, peyniri ve ayranıyla bir başka güzeldir. Ancak, Siverek'i asıl özel kılan, suyu ve havasıdır.
Siverekli'nin İdeal Görünümü ve İtibarı
Bugünkü ekonomik ve sosyal yapısına bakıldığında, Siverekli'nin ince esmer endamı, gür siyah bıyıkları, şahin bakışları ve levendane yürüyüşü ile tam bir Osmanlı efendisi olduğu söylenebilir. Siverek’te yaşayan insanlar, taşan, kabaran ve coşan bir sevdanın kahramanlarıdır. Bazen haklı bir öfkenin heybetini ifade eden sert bakışları görebilirsiniz. Ancak, bu bakışların altında munis ve dostane bir vefa vardır.
İlme ve İlim Adamlarına Saygı
Siverek’te ilme ve ilim adamlarına gösterilen saygı her türlü takdirin üstündedir. Kent halkı, kendisine hizmet eden herkese minnet duymakta ve takdir hislerini gizleyememektedir. "Bu şehirde en sevilmeyen şey nedir?" diye sorarsanız, herkes "Vefasızlıktır" diye cevap verir. "En affedilmez suç nedir?" diye sorarsanız, "Dostlara ve kimsesizlere karşı kaba davranmaktır" derler. "En geçerli meta (servet) nedir?" diye sorarsanız, "Mertlik, cesaret, doğruluk ve asalettir" cevabını alırsınız.
Tarihi ve Stratejik Konumu
Siverek, sönmüş bir yanardağ olan Karacadağ'ın batısında, Fırat'a doğru uzanan bölgede, Diyarbakır-Şanlıurfa-Adıyaman arasındaki üçgende kurulmuş bir şehirdir. Tarihi, Sümer ve Asurlulara kadar uzanır. Asurlular döneminde yığma bir tepe üzerine inşa edilen kale etrafında kurulan şehir, zaman zaman onarılmış ve Bizans İmparatoru II. Costantin tarafından yeniden tamir ettirilmiştir. Siverek, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve değişik milletlerin hâkimiyetine girmiştir.
Geçmişten Günümüze Süregelen Değişimler
Siverek, Milattan sonra Araplar, İranlılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlı İdarelerinde mamur günler geçirmiştir. Ancak, çeşitli savaşlarda tahrip edilip yıkık bir köy halini aldığı zamanlar da olmuştur. Diyarbakır'ın fethinden önce Halid b. Velid tarafından eyalet merkezi olmuş, daha sonra Bizanslıların idaresinde Kontopolis olarak bilinmiştir. Selçukluların Anadolu'ya girmesiyle Melik Şah'ın komutanlarından Bozan Bey tarafından Urfa Kontluğuna, daha sonra Musul Atabeyi Nureddin Zengi idaresine geçmiştir.
Osmanlı Dönemi ve Sonrası
1400'lerde Timur'un tahribatından nasibini alan Siverek, sırasıyla Mısırlıların, Akkoyunluların ve İranlıların eline geçmiştir. Yavuz Sultan Selim'in Ridaniye Savaşı dönüşünde Osmanlı idaresine geçen şehir, İranlılar tarafından tekrar zapt edilmişse de, bu uzun sürmemiş ve 1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından tekrar Osmanlıların idaresine geçmiş ve Harput eyaletine bağlı bir kaza merkezi yapılmıştır.
Kaynak Valilik Basın Börosu - Haber Zafer Ağırmatlı