Türkiye’nin nabzı özel programı baştan sona kadar izledim. Milli Eğitim Bakanımızın deprem bölgesinde yaşayan öğretmenlere ve öğrencilere karşı duyduğu hisler ve yapılan çalışmalar takdire şayandır.
Ancak milli eğitimde yapılan değişikliklere iyimser bakamayacağım. Çünkü Milli eğitim insanı inşa eden kurumların başında gelir ve kurumsallaşmış bir sisteme sahip olması beklenir. İşçisinden en üst makama kadar toplumun her katmanında bulunan insanları etkileyen ve ilgilendiren bir kurum olması nedeniyle her yeni gelen bakan kendine göre bir değişiklik yaparsa bu kurumsal olmaktan çıkar. İnsanı inşaa edecek kurumsal kimliği zedelenir. Hiç unutmuyorum 1977-1978 eğitim yıllarında klasik matematikten modern matematiğe geçiş yapıldığı zaman öğretmenlere veren kurs sonrası öğretmenler de o dönem dersi iyi kavrayamadığı ve alışamadığı için o dönem doğru dürüst ders yapılamadı. Okulda en sevdiğim ders matematikken moderne geçişiyle beraber hoşlanmadığım ders konumuna geldi. Bütün Türkiye’de eğitim sistemi çöktü. Birkaç yıl karmakarışık bir dönem oldu. Benim gibi binlerce öğrenci o dersten muzdarip olmuştu. O nesil perişan olmuştu. Bu yüzden Milli Eğitimin kurumsal bir kimliğe sahip olması nedeniyle her yeni gelen bakanın bir değişiklik yapmasına gerek yok. Ancak kurumun daha iyi işlemesi için kişisel gayret ve çabasını sarf etmesi, koordineyi sağlaması, sıkıntıların giderilmesi için kurum içi ve kurum dışı araştırma ve çalışmalarda bulunması ve bu yönde gayret göstermesi bence görevini hakkıyla yapmış olacağını düşünüyorum.
Her bakan kendi görevinde adaleti tesis etmeye çalışması, ülkenin birliğine ve dirliğine atılmış en önemli adım olarak tarih sayfasına geçer.
Milli Eğitim Bakanlığı bulunduğu ülke insanının inşasını yapan bir kurum olması münasebetiyle kurumsallaşmış bir bakanlıktır. Bundan talep edilecek değişiklikler kurumsal kimliğe uygun olmalıdır. Öğretmen yetiştiren üniversitelerde, işin ehli olan akademisyenler, bilim adamları, eğitimle ilgili diğer kurumların uzmanları ve daha önce bakanlık yapmış kişilerin katılımıyla daha önceden toplantı gündemi belirlemiş olmasıyla, şuraya katılımı sağlayan kişilerin özgürce fikirlerin beyan ederek detaylı bir çalışma sonucunda milli eğitimde değişliğe gidilebilir. Aksi yanlış yapılır ki bir neslin ezilmesine ve ülkenin zarar görmesine neden olacaktır.
Dün Başkan meydanlarda mülakatın haksızlığa sebebiyet verdiğinden daha doğrusu kul hakkı yenildiğinden ve zulme sebebiyet verdiğinden kamuya alımlarda mülakatın kaldırılacağını söylemişti. Milli Eğitim Bakanı ise tersine ben daha mülakat gibi mülakat yapacağım demesi hem Başkanın söylemlerini
dikkate alınmamış görüntüsünü verir hem de müsteşarlığı zamanında yapılan mülakatın düzgün olmadığı ifade etmesi, kendini hem de görev yapan diğer bakanları ve eğitim fakültelerinin eğitimini de töhmet altına bıraktığının farkında olmadığını düşünüyorum. Daha önce mülakat yapan bakanların düzenli ve adaletli yapmadığının anlamına gelmektedir. Bu insanın aklıyla oynaması demektir. Getireceği mülakat adı üzerinde mülakat ucu açıktır. Komisyona girecek insanların; korkuları, duyguları, akrabaları, eğilim gösterilecek kişilerin var olduğu, sözünü düşüremeyecek kişilerin olduğunu bazı yerlerde gelecek talimatların hayır denilemeyeceği hepimiz tarafından bilinmesine rağmen bu işin neresinde adalet olabilir. Dün olduğu gibi bugünde aynı yanlışlıklar yapılacaktır. Dün belki fetö belasından insanların haklarını gasp edilmişti. Bugün hangi mazeretin arkasına sığınarak bu haksız uygulamaya devam edilmek istenilmektedir. Vatandaşın haklarını gasp edeceksin hem Allah’ın huzurunda nasıl bir cevap vereceksiniz onu anlamıyorum. Bu bir devlettir. Bir beylik değildir. Hukukun işlemesi bütün insanlarımızın birliği, kardeşliğinin tesisine ve ülkemizin menfaatine olacaktır.
Ben bir mülakata şahit oldum. Nüfus Müdürlüğünde şef olarak çalışan ve bir iki yıl da müdürlüğe vekâlet eden, devletine sadık bir arkadaşımız, sınavda 94 alırken mülakatta 73 puan verilmişti. Soruyorum adalet ve devlet bunun neresindedir? Bu nasıl bir anlayış ki yapılan bu haksızlık kılıf değiştirerek aynı anlayışa devam edilmek istenilmektedir. Bunun neresinde hak, bunun neresinde kadim devlet anlayışı vardır? Verdiğim yaşanmışı örneği yakından tanıdığım için verdim. Binlercesi böyle haksızlığa uğramıştır. Haksızlığa karşı duran dilsiz şeytandır. İnancımızın temel prensibi olması nedeniyle; Değerli Bakanımızın da; kul hakkına girmesine kapı açan bu mülakat kapısını kapatarak, büyük bir hayra vesile olacağını ve ülke de sosyal barışın kardeşliğin geliştirilmesine önayak olmasına vesile olacağına inancım tamdır. Bir iki kişiye torpil yapılacak, diye haksızlığa çağırışım yapan bir uygulamanın devam edilmesi halkın büyük bir çoğunluğun hükümete ve devlete karşı küstürme hakkınız ve salahiyetiniz yoktur. Mülakatın iyisi kötüsü olmaz, mülakat mülakattır. Elemek istenilen kişiyi rahatlıkla bir kılıf bulunur ve o kişi elenir. Bu yüzden Başkan’ın sözüne uymanın en iyisi olacağını söylemek isterim. Milletin de devletin de beklentisi budur. Hukuk herkese bir gün lazım olur. Hukuku görmemezlikten gelmeyelim.