?>

AYKIRI YAŞAYANLAR

Her insanın bir yaşam tarzı vardır. Varlıklı iken yoksul gibi yaşayanların yanı sıra, yoksul iken bonkör gibi davrananlar, yine varlıklı iken çılgınca en marjin...

Hasan Baydilli

1 yıl önce

Her insanın bir yaşam tarzı vardır. Varlıklı iken yoksul gibi yaşayanların yanı sıra, yoksul iken bonkör gibi davrananlar, yine varlıklı iken çılgınca en marjinal şekilde yaşamayı kendilerine düstur edinen nice hayalperest insanlar… Tümü saltanatını bırakarak göç etti bu dünyadan. Bazı insanlar zulümle, kaba kuvvetle, tehditle kendilerini kabul ettirmeye çalışmakta. Aslında bu tip insanların yapısında “önemli olma” arzusu yatmaktadır, yeter ki önemsensinler. Onlar için varsa yoksa unvan, isim ve gündemde kalma hastalığı!

                Etrafınıza bir bakın, çok görürsünüz bu tip insanları. Dünyada da bu tip insanlara çok rastlarsınız. Mesela; George Washington, kendisine “Haşmetli Birleşik devletler Başkanı” denilmesini isterdi. Kristof Kolomp “Okyanus Amirali ve Hindistan Naibi” unvanını istemişti. İmparatoriçe Büyük Katarına üzerinde “İmparatoriçe Hazretleri” yazmayan zarfları açmazdı. Victor Hugo Paris'e kendi adının verilmesini beklemişti. Shakspeare ailesi için arma yaptırmıştı. Daha neler neler…

Yakın zamanda da bir örnek vereyim. Örneğin; Sovyetlerin yıkılması ile Türkmenistan Devlet Başkanı olan Sapar Murat Türkmen Başı döneminde okul öğrencileri  “Anavatanıma ve bayrağıma ihanet edersem, Sapar Murat Türkmenbaşı canımı al” gibi metinler ezberlemek zorundaydılar. Saatler Türkmenbaşı'nın yüzüyle süslenmiş, ocak ayı onun adını almıştı. Türkmenbaşı'nın ismi dükkanlardan, yoğurt ve parfüm markasına, fabrikalara, köylere, kasabalara verildi. Türkmenler için hazırladığı 500 sayfalık yaşama kılavuzu ve felsefi vasiyeti “Ruhname” resmi basın tarafından Kuran ve İncil'le eşit değer taşıyan bir eser olarak lanse edildi.2002 yılında meclis Türkmenbaşını hayat boyu lider seçti. Kendi ve ailesi adına daha nice nice saçmalıkları uyguladı.

Peki, bizde bu saltanat meraklıları yok mu zannediyorsunuz? Çoook, bizimkileri yazsam ortaya büyük bir kitap çıkar. Neyse…

Ne yazık ki, bu bencil, kibirli ve önemli olma arzusu tarih boyunca birçok insanda var olmuştur. Namuslu görünüp, alçakça yaşayanlar bu gün de toplumun en saygın bireyleri ve aileleri olarak hak etmedikleri iltifatı görmektedirler! Sıra dışı yaşantıları ile bu marka manyakları insanlara ve onların uzantıları olan küçük burjuva sahtekarlarına hiç sempati ile bakmadım. Ancak, “erdem(fazilet) en üstün varlıktır. Havai bilgi, şan-şöhret, zenginlik geçici ve yalancı varlıklardır” diyen ünlü filozof Diogenes'in (Diyojen) hayatı daha cazip geldi bana. Her ne kadar aykırı bir yaşam tarzı olsa da.

Diyojen soylular arasında ve zevkli bir hayat sürerken, birden bire doğaya dönmüş, doğaya uygun yaşamayı seçmiştir. Köleler gibi giyiniyor ve “zevk almaktansa ölmeyi yeğlerim” diyordu. Ona göre gerçek mutluluk, insanı bağımlı kılan güzellik, lüks yaşam, zenginlik gibi sıfatlardan uzak kalınarak elde edilirdi. Diyojen çok güzel imkânları olmasına rağmen bir fıçı içinde yaşamını sürdürmüştür. Diyojeni bir gün Makedonyalı Büyük İskender ziyaret eder. Fıçısının önünde oturan Diojen'e, “dile benden ne dilersen?”diye sorar. Filozof Diyojen, fıçının etrafındaki sinekleri kovmasını ister. Bunun üzerine Büyük İskender, “Ben onları nasıl kovarım!” diyince, Diyojen, “Sineklere dahi hükmü geçmeyen bir insandan ben ne isteyebilirim. Gölge etme başka ihsan istemem.” diyerek tarihe mal olmuş sözü söyler.

İnsanın mutluluğunu kendi içinde aranmasını savunan Diyojen, “kişi kendi kendine yeterlidir” diyerek aykırı bir yaşam tarzını benimsemiş, “Bilgi ruhun olgunlaşmasını sağlar” diyerek gündüz vakti elinde fenerle dolaşırken kendisine bunun nedenini soranlara, “insan arıyorum” cevabını vererek kendine has yaşam tarzı ve felsefesiyle yaşamıştır.

Bazen Siverek'te de diyojen gibi yaşayan insanlara rastlıyorum. Her ne kadar diyojenin içinde bulunduğu imkanlara hiçbir zaman sahip olmasalar da. Bu dünya böyle işte! Kimi, unvan-isim peşinde, kimi denizde, yat‘ta, kat‘ta… Kimi de yaz günü daracık ceketi ve dizlerine çekilmiş pantolonundan utanarak iki eli cebinde, omuzları yukarı kalkık, başı öne eğik, yaşam boyu çıkamadığı bataklıkta. İşte şu gördüğüm en güzel ve masum insanlar bu insanlar. Çünkü namussuzlara inat gözleri utangaç onurlu ve mahcupturlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI