?>

Din Ahlak Ve İstismar

      İstanbul Bayrampaşa Belediyesi'nin 90.8 milyar TL'lik vergi borcuna karşılık ilçedeki iki camiyi satma kararı aldığını sosyal medyada görünce...

Hasan Baydilli

1 yıl önce

      İstanbul Bayrampaşa Belediyesi'nin 90.8 milyar TL'lik vergi borcuna karşılık ilçedeki iki camiyi satma kararı aldığını sosyal medyada görünce şaşırmadım. Çünkü öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, değil caminin satılması; din satanların ve hatta insan satanların var olduğu bir toplumda yaşıyoruz maalesef.

   Aklıma gelmişken din ve inancın nasıl istismar edildiğine dair şahit olduğum küçük bir anımı sizlerle paylaşmak istedim.

   Şöyle ki;

   Yaklaşık 35 yıl önce bir taziyemiz vardı. Evimiz camiye bitişikti. Caminin hocası cenazemizi yıkamış, selasını okumuş, bir de cenazemizin üzerine Kur'an okumuştu. Buraya kadar her şey normal. Allah hocadan razı olsun  teşekkür ediyoruz Taziyemiz bittikten sonra hocanın hakkıdır diye tespit edilen bir miktar para gönderdik hoca efendiye. O dönemde iyi bir miktardı gönderdiğimiz para. Ancak parayı götüren, hocanın verilen bu paradan memnun olmadığını, az olduğunu, bir miktar daha istediğini söyledi. İçimden çok kızmıştım, ama biz tekrar hocaya ayrıca bir miktar daha para gönderdik.

   Sıra gelmişti iskat'a. Biliyorsunuz iskat ta İslami geleneğin ritüellerinden biridir. Bu kez ben başka bir hocaya gittim. Babamın iskatini vermek istiyorum dedim hocaya. Gittiğim kişi molla Ramazan hocaydı. Manifaturacı dükkanına gidince "Gel evladım" dedi. Kendimi tanıtım. Babamı çok iyi tanıyordu. Önce bana başsağlığı diledi sonra "iskat" için geldiğimi söyledim. Bana üzerinde para var mı? dedi. Ben "var" dedim ama yeterli değildi. Tamam dedi. Peki altın getirdin mi? "Yok" dedim. "Ama gidip getirebilirim" dedim. Sıkıldığımı görünce "Hayır sen otur, ben kuyumcudan alıp geleyim." dedi. Neyse sağolsun, kuyumcudan bir miktar altın alıp getirdi. Altınları aldı bana verdi, tekrar aldı, tekrar bana verdi. Bir kaç kez böyle devam etti. Bu arada dualarını da okuyordu. Sonra tamam dedi. Paranın miktarını söyleyerek, şu kadar parayı iskat olarak dağıtabilirsin dedi. Teşekkür ettim kendisine, ancak bende olan paradan  bir miktarını hakkıdır diye kendisine vermek istedim. Ama ne yaptıysam almadı. Çok ısrar etmem üzerine bir kişiye verilecek kadar iskat parasını aldı, "Evladım ben hiç kimseden para almıyorum. Madem çok ısrar ediyorsun ben bu parayı alıp yoksul biri var  ona vereceğim" dedi. Allah rahmet etsin Ramazan hocanın bu tutum ve davranışı çok hoşuma gitmişti.

      Bu anekdotu niye anlattım? Çünkü aynı dini temsil eden iki din temsilcisinin farklı yapısını bilmek; birinin toplumda dini kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda  kullanarak bir şekilde din tacirliği yaparak halkı dolandıran, diğerinin ise dini Allah için yaşayarak sevgi, saygı ve dua alarak toplumdaki saygın yerini alan iki insan fiğürünü anlatmak istedim. Yani birinin dinden soğutması, diğerinin ise dini sevdirmesi diye algılıyabilirsiniz.

     Peki Allah'ın dininde dini vecibelerini yerine getirirken veya Kur'an okurken karşılığında para almak varmıdır? Yoktur, olmamalıdır. Çünkü Kur'an Allah rızası için okunur. Bu durum bir çok ayet ve hadislerle sabittir. Sadece Bakara 41 ve Maide 44 ayette Allah, "...Benim ayetlerimi birkaç paraya değişmeyin, ancak benden korkun" diye kati emri vardır ve buna benzer bir çok ayette mevcuttur.

     Dinler ticari faaliyet alanları veya maddi bir kazanç kapısı değildir, olmamalıdır. Hele hele devletten maaş aldığı halde din ve inancı ek gelir kapısı yaparak Allah'ın kelamını satıp  din ticareti yapmak, bırakın din adamlığına insanlığa dahi yakışmaz. Sözüm bu işe ticaret kapısı haline getirenleredir, gerçek samimi ve dürüst din adamlarını tenzih ediyorum.

     Ancak ne yazık ki, bugün de hayatımızın her alanında; taziyelerde, düğünlerde, mezarlıklarda, mevlütlerde maalesef para karşılığı bunu meslek haline getirenler vardır. (Beklenti içinde olmadan ve pazarlık yapılmadan verilen hizmet karşılığına bir şey diyemem,)

    Hiçbir emek vermeden sadece Allah'ın kelamını, dinini kullanarak imanı ve aklı tertemiz dini bütün, saf ve temiz dindar insan ve camii cemaatlerinin temiz duygularını ve su gibi saf inançlarını kullanarak saltanat kayığına binen ve Karun gibi yaşayan az değil bu ülkede. Dini kullanarak yaşamaya dair en kolay yol bu olsa gerek...

   İyi Kötü Çirkin filminde bir sahne geldi aklıma; çirkin, rahip abisine "aç kalmamak için ya hırsız olacaktık, ya da din adamı, sen kolay olanı seçtin..." diyordu.

     Evet, dolayısıyla din ve inancın istismarı kolaylaştırılarak pek çok şeye alet edilip, günahlarının örtüsü olarak kullanıldığına şahit olmaktayız. Dinler ticari faaliyet alanları veya bir kazanç kapısı değildir, olmamalıdır. Her gün sabahtan akşama kadar camide ibadet edip, "Allah'ım benim rızkımı nerede olursa olsun gönder" diyen kimse cahildir, islamiyetten haberi yoktur. Tıpkı maaşla çalışan bir din adamının görevi olduğu halde bir dini vecibe karşısında başkalarından beklenti içerisinde olması gibi.

     Malesef insanlar doğru bildiği yerde durmadığı, sadece menfaatleri el verdiği ölçüde doğru yerde olduğuna inandırmak istiyorlar kendilerini.

    Aslında bütün din ve inanç gruplarının amacı insanlar arasında adaletli davranmayı ve kul hakkını gözetleyerek hakikatleri ortaya çıkarmak için var olmuştur, yoksa dini kendi emelleri doğrultusunda kullanarak insanları hizaya getirmek için değildir.    

YAZARIN DİĞER YAZILARI