Hamd, hidayet kaynağı olan, gönüllerimize şifa veren, dertlerimize deva olan ve hak ile batılı ayırt eden Kur’an-ı Kerim’i indiren âlemlerin rabbi olan Allah’adır.
Salât ve selâm âlemlere rahmet olarak gönderilen, bizlere Kur’an-ı Kerim’i getiren ve ahlakıyla yaşayan bir Kur’an-ı Kerim olan Hz. Muhammed’e, O’nun ehl-i beytine, ashâbına ve O’na tabi olanların üzerine olsun.
Hz. Peygamber ve İlk Vahiy
Resulullah (s.a.v.), kendisine peygamberlik verilmeden önce tefekkür, tezekkür ve tedebbür için her Ramazan ayında Mekke’den 5 km uzaklıktaki Nur dağının tepesinde bulunan Hira mağarasına giderdi. İşte bu gidişlerinden bir gidiş, yıl 610, aylardan yine Ramazan. Efendimiz (s.a.v.) yine bir tefekkür ve tezekkür anındayken, Allah’ın (c.c.) izniyle Hz. Cebrail (a.s.), Hz. Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) geldi.
Hz. Cebrail (a.s.), Hz. Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) : “Oku!” dedi.
Resulullah (s.a.v.) : “Ben okuma bilmem!” dedi. Bunun üzerine Hz. Cebrail (a.s.), Hz. Peygamber Efendimiz’i tutup baştan ayağa takatı kesilinceye kadar sıktı ve sonra bıraktı.
Hz. Cebrail (a.s.) tekrar, Hz. Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) : “Oku!” dedi.
Resulullah (s.a.v.) yine : “Ben okuma bilmem!” dedi.
Hz. Cebrail (a.s.) tekrar, Hz. Peygamber Efendimiz’i tutup baştan ayağa takatı kesilinceye kadar sıktı ve sonra bıraktı.
Hz. Cebrail (a.s.) tekrar, Hz. Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) : “Oku!” dedi. Bu üçüncü emir karşısında Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) titrek bir sesle : “Ne okuyayım” dedi. Bunun üzerine Hz. Cebrail (a.s.) şunu okudu : “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır. Oku! Kalemle (yazmayı) öğreten, (böylece) insana bilmediğini bildiren rabbin sonsuz kerem sahibidir.” [ Alâk, 96/1-5]
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Cebrail’in (a.s.) söylediklerini dinledi ve indirilen ilk vahiy kalbine nakşolundu.[1]
Allah’ın (c.c.), insanlığa rahmetinin bir tecellisi olarak Hz. Peygamber’e (s.a.v.) Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Ramazan ayında Kadir gecesinde indirmeye başladığı ilk vahiyle Kur’an-ı Kerim âlemi nurlandırmaya ve aydınlatmaya başladı. Hz. Peygamber (s.a.v.), rahmetle dolu bu mesajı yirmi üç yıl boyunca insanlara ulaştırmaya çalıştı. Sahabe-i kiram ve İslam âlimleri Hz. Peygamber (s.a.v.)’den aldığı bu şefkatle dolu mesajı insanlara iletmek için gayret ettiler.
Kur’an-ı Kerim’i Öğrenmenin Fazileti
Kur’an-ı Kerim’i öğrenmek ve O’nu öğretmek büyük salih ve hayırlı bir ameldir. Hz. Peygamber(s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Sizin en hayırlınız Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve öğretendir.”[2]
Kur’an-ı Kerim’i öğrenirken her bir harfi için en az on sevap vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu hususu şöyle ifade etmektedir: “Kur’an-ı Kerim’den tek bir harf okuyana bile sevap vardır. Her hasene on misliyle değerlendirilir. Ben ‘Elif Lâm Mîm’ bir harf demiyorum. Aksine ‘Elif’ bir harf, ‘Lâm’ bir harf, ‘Mîm’ de bir harftir.”[3]
Müslüman Kur’an-ı Kerim’i öğrenirken veya okurken zorlanabilir. Bu durumda Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeyi ya da okumayı terk etmemesi gerekir. Hz. Peygamber (s.a.v.) böyle bir halde olan Müminin elde edeceği manevi kazançlar hakkında şöyle buyurmaktadır: “Kur’an-ı Kerim’i maharetle okuyan bir insan, Kirâmen Kâtibin melekleri seviyesinde olur. O’nu o seviyede beceremeyen, fakat halis bir niyet ile okumaya çalışan, okurken de kem küm edip dili dolaşan ve Kur’an’ı okumak ona zor geldiği halde okuyan insana da iki sevap vardır.”[4]
Kur’an-ı Kerim Hidayete Ulaştırır
Kur’an-ı Kerim, imani, ameli ve ahlaki çıkmazlar içinde olan insanlar ve insanlık için bir çıkış reçetesidir. Allah(c.c.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: “O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu Muhammed’e apaçık ayetler indirendir. Şüphesiz Allah, size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.”[5]
Kur’an-ı Kerim, kendisini rehber ve hayat kaynağı edinen insanı doğru yola iletir, temiz ve pak bir gönül ve zihinle ve samimi bir kalple yönelenlere rehber olur. Bu hususta Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “İşte kitap; onda asla şüphe yoktur. O, günahtan sakınanlar için bir rehberdir.”[6], “Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükâfat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler.”[7]
Kur’an-ı Kerim’in Şefaatçi Olur
Kur’an-ı Kerim, dünyada kendisini okuyup, okutup, mesajını anlamaya çalışıp O’nunla amel etmek suretiyle sahip çıkana ahirette şefaatçi olarak sahip çıkacaktır. Hz. Peygamber(s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Kur’an-ı Kerim’i okuyun, zira Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelir.”[8] Şöyle bir düşünelim, geçici ve misafir olarak geldiğimiz bu fani dünya hayatı bir gün ölümle son bulacaktır. Ebedi ve baki olan ahiret hayatı başlayacaktır. İnsanlar, Allah’ın izniyle tekrar dirileceklerdir. Mahşer anında mizan kurulmuş, kullar dünya hayatında yaptıklarının hesabını vermek için bekliyorlar. Herkesin nefsi nefsi diyeceği ve kendisini Cehennem azabından kurtarmak için bir çare ve vesile arayacağı anda, Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerim, bu zor zamanda elimizden tutup bizim için Allah’tan şefaat dileyecektir. Bu durum, bizler için ne büyük bir müjde ve ne büyük bir kurtuluş olacaktır.
Kur’an-ı Kerim Değer Kazandırır
Allah(c.c.), Kur’an-ı Kerim’e değer ve kıymet veren kişiye ve topluma değer verir ve onların maddi ve manevi makamlarını hem dünyada hem de ahirette yüksek tutar. Hz. Peygamber(s.a.v.) bu müjdeyi şu şekilde ifade etmektedir: “Allah, bu kitapla(Kur’an-ı Kerim’le) nice toplumları yükseltir ve nicelerini de alçaltır.”[9]İslam tarihine baktığımızda Müslümanların değer ve kıymetlerinin, Kur’an-ı Kerim ile olan bağlantısına ve O’na verdikleri kıymet ve değere göre olmuştur. Buradaki değerden ve kıymetten kasıt, Kur’an-ı Kerim’in, evimizin, işyerimizin ve kitaplığımızın en güzel ve özel yerinde, açılmamak üzere indirmek değil, hayatımızın, gönlümüzün ve düşüncemizin en güzel ve özel yerinde olmasıdır.
Hidayet vesilesi olan Kur’an-ı Kerim’i öğrenmek, okumak, anlamak ve yaşamak Müslüman bir şahsiyetin temel hayat prensibi olmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ümmetine emanet olarak bıraktığı Kur’an-ı Kerim’in mesajını insanlara ulaştırmak için gayret gösterilmesi gerekmektedir.
Rabbim, hayatımızı ve evlerimizi Kur’an-ı Kerim’in nuru, bereketi ve rahmetiyle feyizlendirsin.
Cumamız Mübarek Olsun
[1] İbnu Hişâm, Ebu Muhammed, Abdullah el-Melik, es-Sîretü’n-Nebeviyye, c. I, sh. 176-177, el-Mektebetü’l-Asriyye, Beyrut, 1994; Hamdullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, c. I, sh. 73-74, İrfan Yayıncılık, İstanbul, 1993; Sarıçam, Prof. Dr. İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, sh. 97, DİB Yayınları
[2] Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21
[3]Tirmizî, Sevabü’l-Kur’ân, 16
[4]Buharî, Tevnid, 52; Müslim, Müsafirûn, 244
[5] Hadid, 57/9
[6] Bakara, 2/2
[7] İsrâ, 17/9
[8] Müslim, Müsâfirin, 252
[9] Müslim, Müsâfirin, 269