Aklı dengesi yerinde olmayan ve hayvanlar hariç helal ve haram kavramını aşağı yukarı hepimiz biliriz. Sahibinden haberi olmadan tezgâhındaki bir kuru dutu dahi ağzımıza atmamızın haram olduğunu biliyoruz, bilmemiz gerekir. Çocuğunun elinde bir elma gördüğünde anne ve babanın o elmayı sorgulaması gerekir. Aksi takdirde küçük diye sorgulanmayan bu çocuğun, büyüdüğünde en büyük soyguncu, en büyük sahtekâr ve en büyük haramzade olması kaçınılmazdır. 0nun sonu da hüsranla sonuçlanır.
Bilinmelidir ki, hiç kimsenin malı kimseye helal değildir. Bu durum toplumsaldır. İster kurumsal olsun, ister yönetimlerde olsun, ister iktidarlarda olsun, isterse de bireysel olsun. Bir başkasının malını, hakkını, hukukunu gasp etmek ne insanidir, ne vicdanidir, ne ahlakidir.
Bizzat yaşadığın bir anımı sizlerle paylaşmak isterim. Yıl 1981, gençlik yıllarım. Urfa'da yüksekokul okuyorum. Siverek'in bir Köyünde babamın muamele koyunları vardı. Ara tatil olunca o köye gittim. (köyün ve ortağımızın ismi bende saklıdır) Bir ara ortağımızla birlikte kuyunun başında koyunları saydık. Bir kaç gün sonra eve döndüm. Yaklaşık bir ay sonra da ortağımız eve gelerek, odaya geçti. Ben de arkasından hizmet yapmak için odaya geçtim. Kısa bir sohbetten sonra babam ortağımıza "kaç koyunumuz var?" diye sordu. Ortağımız koyun sayısını söyleyince sekiz tane eksik söyledi. Yanlış söylemişti. Bu esnada babamla konuşmalarına şahit olduğum için müdahale etme gereği duydum. Diyelim ki ortağımızın adı Osman'dır . Ben de, "xalê oso koyun sayısını yanlış söyledin, şu kadar değil midir?" dedim. "Sen eksik söyledin" diyince, ortağımız yemin içerek "Yok vallahi Hasan Efendi, senin yanlışın var" dedi. Bunun üzerine ben tekrar cevap vermek zorunda kaldım. "Yav biz kuyun üzerinde birlikte saymadık mı? Şu kadar olduğuna dair" diyince, bizi dinleyen rahmetli babam bana hafifçe kızmaya başladı. "konuşma"dedi bana. Bunun üzerine odayı terk edip avluya çıktım. Bir müddet sonra da ortağımız evden dışarı çıkıp gitti. Üzüldüğümü gören babam avluya çıkarak beni yanına çağırdı," gel oğlum" dedi. "Ben biliyorum sen doğruyu söylüyorsun, o ise yalan söylüyor, ama olsun, varsın malımı yesin. Ben karlıyım" dedi. Ortağımız bir ay içerisinde sekiz koyunu inkar etmişti. Bir zaman sonra zaten ortaklığımız da bitmişti. Ancak babamın koyunlarını yiyen ortağımızın sonu hiç de iyi gelmemişti. Çünkü kimsenin malı kimseye helal değildir. Haram er geç bir yerden çıkar. Ortağımız sonradan iki gözden kör olmuştu. Çocukları birbirine düşmüştü. Köy sahibiydiler ama birbirlerine düşman gibi davranıyorlardı. Eşi de kötürüm olmuştu. Maddi durumları çok kötüye gitmişti. Ortağımız iki gözden kör olduğu için duvarları tutarak yürüyordu. Geride kalan çocukları ise birilerinin arkasında gezerek karınlarını doyurmaya çalışıyorlardı. Sonradan kirvelik yaptılar benimle. Ama durumlarını görünce yine de üzüldüm. Tabii babam onlara hakkını helal etmişti, ancak o helal etse de o malın içerisinde hakkı olanların malı helal olur mu, onu bilemem. Ama ne olursa olsun helal yaşamak gibisi yoktur. Helal lokmadaki lezzet hiçbir şeyde bulunmaz.