Hamd âlemlerin rabbi olan, bizleri on bir ayın sultanı, başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu kurtuluş olan Ramazan ayına ulaştıran Allah’adır.
Salât ve selâm âlemlere rahmet olarak gönderilen, Ramazan ayını, Allah’ın rızasını ve rahmetini kazandıracak şekilde nasıl eda edeceğimizi bizlere gösteren ve en güzel örnek olan Hz. Muhammed’e, O’nun ehl-i beytine, ashâbına ve O’na tabi olanların üzerine olsun.
Rabbime sonsuz şükürler olsun ki, bizleri bu yıl da Ramazan ayına ulaştırdı. Ramazan’ın manevi ikliminden, ikramından ve feyzinden nasipdar eyledi. Cuma günü ilk teravih, Cuma gününü Cumartesi gününe bağlayan gece ilk sahur ve Cumartesi günü de ilk iftarla, vahiyle değer ve anlam kazanan Ramazan ayına “Merhaba, yâ şehr-i Ramazan, yâ şehr-i ğufran” diyerek bir sevinçle ve mutlulukla karşılayacağız. Bu çerçevede Ramazan ayının bizlere, ailemiz, ülkemiz ve milletimiz, İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını ve tuttuğumuz oruçlarımızı, eda ettiğimiz ibadetlerimizi izzet-i dergâhında hüsn-ü kabul ile makbul buyurmasını Allah(c.c.)’tan dilerim.
Allah(c.c.), insanı yoktan var etti. Peygamberlere indirdiği vahiyle varlığından haberdar etti. İnsan başıboş yaratılmamış. Bilakis Allah(c.c.)’a hakkıyla ibadet etmek için yaratılmıştır. İşte Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber(s.a.v.), bizlere O’na nasıl ibadet edeceğimizi açıklayıp göstermiştir.
İbadetler, bizleri Allah(c.c.)’a yaklaştırmakta, O’nun rahmetini, rızasını ve mağfiretini kazandırmaktadır. Allah’a ibadet etmekle yaratılış gayemize ve fıtratımıza uygun bir davranmış ortaya koymaktayız. Bu çerçevede, bizleri Allah(c.c.)’a yaklaştıran temel ibadetlerden birisi de hayatımızı ihya ve inşa eden Oruç ibadetidir.
Oruç ibadeti hicretin 2. yılında Medine’de Şaban ayının sonralarına doğru farz kılınmıştır.[1] Ramazan ayı, kendisinde oruç ibadetinin var olması ve Kur’an-ı Kerim’in inmesi sebebiyle dinimize göre önemli ve mübarek bir aydır. Çünkü Ramazan ayı, oruç ayıdır. Ramazan ayı, insanlara ve müttakilere rehber, mü’min gönüllere şifa olan Kur’an-ı Kerim ayıdır. Ramazan ayı, rahmet ve mağfiret ayıdır. Ramazan ayı, sevgi, saygı ve şefkat ayıdır. Ramazan ayı, bereket, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma ayıdır. Ramazan ayı, nefisle mücadele ve onu terbiye etme ayıdır. Ramazan ayı, günahlara “dur” demenin ayıdır. Ramazan ayı, iyiliğe, hayra ve sevaba ram olmanın ayıdır. Ramazan ayı, Cehennem’den kurtuluş, Cennet’i kazanma ayıdır. Ramazan ayı, Cennet’teki Reyyân kapısından çağrılmanın ve oradan Cennet’e girmenin ayıdır. Ramazan ayı, sağlık, sıhhat ve afiyet ayıdır. Ramazan ayı, manevi bir mektep ayıdır. Ramazan ayı, takva ayıdır.
Ramazan’ın ibadet, taat, dua, iyilik ve hayır ikliminden hakkıyla istifade edip idrak etmek için kalbimizle, zihnimizle ve davranışlarımızla hazır hale kendimizi getirmemiz uygun bir davranış olacaktır. Bu husustaki hazırlığımız Hz. Peygamber(s.a.v.)’in ifade ettiği duayla Recep ayında başlayıp Şaban ayıyla devam etti. Manevi iklimle geçen iki ayın sonunda Ramazan ayına ulaştık. Resulullah(s.a.v) üç aylara girince şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan ayına ulaştır!”[2]
ORUÇ İBADETİNİN FAZİLETİ
Oruç, mümine takva duygusunu kazandırıp imani olgunluğa ulaştırır. Oruç, Müslümanın hayatında Alla(c.c.)’ın rızasını ve rahmetini kazandıracak imani ve ahlaki duyarlılık kazandırır. Allah(c.c.) oruç tutmanın insana kazandırdığı imani ve ahlaki duyarlılık hakkında şöyle buyurmaktadır: “Ey İman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılınmıştır.”[3]
Oruç tutmak, Müslüman’ı Cehennem azabından uzaklaştırmaya vesile olmaktadır. Bunun neticesinde ise Mümin Cennet’e yakınlaşır ve Allah(c.c)’ın rahmetini kazandırır. Hz. Peygamber(s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Allah, kendisi için bir gün oruç tutan kimsenin yüzünü, bu oruç sayesinde Cehennem ateşinden yetmiş senelik bir mesafeye uzaklaştırır.”[4]; “Oruç, ateşe karşı bir kalkandır.”[5]
Ramazan ayı geldiğinde, Allah(c.c.)’ın rahmetinin ve mağfiretinin bir tecellisi olarak Cennet kapılarının açıldığı, Cehennem kapılarının kapandığı ve Şeytanların bağlandığını Hz. Peygamber(s.a.v.) bizlere şöyle buyurmaktadır: “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar da bağlanır.”[6]
Ramazan orucu Allah’ın mağfiretine vesile olmaktadır. Fani olan bu dünyada baki olan hayatı kazanmak için, bir Müslüman olarak, gayet sarf etmekteyiz. Bu gayretimizi ortaya koyarken nefis ve şeytan bizlere sağdan yanaşarak günah işlemeye ve hatalar yapmaya sevk etmektedir. İnsanın da bu aldanma karşısında tutunması gereken ahlaki yapı, Hz. Âdem’in ve Hz. Havva’nın bize miras bıraktığı, işlediğimiz günahlarımız karşısında pişmanlık duyup Ğafur, Ğaffar ve Rahman olan Allah(c.c.)’tan bağışlanma dileme kapısı olan tövbe ibadetine sarılmaktır. İşte Ramazan ayında tuttuğumuz oruç günahlarımızın affedilmesine ve bağışlanmasına vesile olmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber(s.a.v.) bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Ramazan’ın faziletine inanarak ve mükafatını umarak oruç tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.”[7]
Cennetin sekiz kapısı bulunmaktadır. Bu kapılardan birisinin ismi “Reyyân”dır. Bu kapıdan girecek olanlar Allah için oruç tutanlardır. Hz. Peygamber(s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Cennet’te Reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet gününde oradan ancak (dünyadayken) oruç tutanlar girer. Onlardan başkası giremez. “Oruçlular nerede? Diye seslenilir. Onlar da kalkıp kapıdan girerler ve onlardan başkası giremez. Oruçlular girdikten sonra kapı kapanır ve artık oradan hiç kimse girmez.”[8]
Oruç ibadeti, sözlerimize ve davranışlarımıza dikkat edilmesi açısından ahlaki bir erdemlilik kazandırmaktadır. Güzel ahlakı tamamlamak ve erdemli davranışları bize göstermek için gönderilen Hz. Peygamber(s.a.v.), oruç tutan bir Müslüman’ın gündelik hayat içinde meydana gelen olumsuz durumlar karşında nasıl davranması gerektiği hakkında şöyle buyurmaktadır: “Sizden biri, oruçlu olduğu günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Şayet birisi ona küfreder veya ona sataşırsa “Ben oruçluyum” desin.”[9]; “Kim yalan konuşmayı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse, Allah’ın o kimsenin yiyip içmeyi bırakmasına ihtiyacı yoktur.”[10]
Ramazan ayı, cömertlik ve infak ayıdır. Dünyaya malsız, mülksüz; fakir ve ihtiyaç içinde geliriz. Mâlikü’l-mülk olan Rabbimiz, biz muhtaç kullarının dünya hayatında yaşamını sürdürmesi için emanet olarak mülkünden nasipdar eyledi. Bu yaşam serüveni içinde, imtihan gereği bazılarımız zengin bazılarımız da ihtiyaç sahibi olmaktayız. Allah, zengin olan kullarının ihtiyaç sahibi kullarını gözetmesini ve onlara yardım elini uzatmasını istemektedir. İşte zekât, fitre, sadaka, yardım paketi vb gibi yardım yollarıyla bu Ramazan ayında muhtaç ve mağdur kardeşlerimize yardım elimizi uzatma zamanıdır. Abdullah b. Abbas(r.a.)’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber(s.a.v.)’in Ramazan ayında infak ve yardımlaşma hakkında gösterdiği gayreti şu şekilde ifade etmektedir: “Resulullah(s.a.v.) insanların en cömerdiydi. En fazla cömert olduğu zaman ise Ramazan’da Cebrail ile buluştuğundaydı. Cebrail, Hz. Peygamber(s.a.v.) ile, Ramazan’ın her gecesi buluşur, karşılıklı olarak Kur’an(mukabele) okurlardı. İşte böylece Cebrail ile buluştuğunda Resulullah(s.a.v.) hayır dağıtmakta insanlara rahmet getiren rüzgârlardan daha cömert olurdu.”[11]
Ramazan ayımız ve Cumamız Mübarek Olsun
[1] Zuhayli, age, c. 2, sh. 509
[2] Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsât, IV, 189
[3] Bakara, 2/183
[4] Müslim, Sıyâm, 167; Buhârî, Cihâd, 36
[5] Müslim, Sıyâm, 163; Buhârî, Savm, 9
[6] Müslim, Sıyâm, 1; Buhârî, Savm, 5
[7] Buhârî, Îmân, 28; Müslim, Müsâfirîn, 173
[8] Müslim, Sıyâm, 166; Buhârî, Savm, 4
[9] Müslim, Sıyâm, 163; Buhârî, Savm, 9
[10] Buhârî, Savm, 8
[11] Buhârî, Bed’ül-halk, 6; Müslim, Fedâil, 50