CUMA SOHBETİ
Dünyadaki hayatımızı meşru düzeyde idame etmemiz için ihtiyaç duyduğumuz her şey Allah’ın (c.c.) bizlere bir nimetidir. Bu nimet de Rabbimizin bir emanetidir. Dinimiz İslam, bizlere verilen bu nimetlerin dini ölçü ve ahlaka göre değerlendirilmesi, tüketilmesi, paylaşılmasını ve infak edilmesini öngörmektedir.
İnfak, dini ve ahlaki bir terim olup “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması” demektir. İnfak maddi ve manevi olan hususlarda yapılabilmektedir. Maddi infak; müminin ihtiyaç sahibi bir kişiye, onun muhtaç olduğu ve yaşamını sürdürmesi için gerekli maddi destektir. Manevi infak ise Müslümanın zamanını, fikrini, zihnini vb. hususları İslam’ın aydınlık geleceği ve insanlığın kurtuluşu ve saadeti için harcamasıdır. Maddi ve manevi infak türlerini Allah’ın (c.c.) rızası gözeterek yerine getirilmelidir.
İnfak, Kur’an-ı Kerim’de ve Sünnet-i seniyyede geçen, üzerinde önemle durulan, mala ve maddiyata karşı kişinin ruhi temizliğine vesile olan, kimlere nasıl ve ne ölçüde verileceği ifade edilen ve ahlaki bir yapı içerisinde ifa edilen faziletli bir ibadettir. İslam tarihinde günümüz Müslümanlarına örnek olabilecek yaşanmış infak tabloları bulunmaktadır.
İnfak etmek, takva sahibi olan müminlerin bir ahlakı ve vasfıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyrulmaktadır: “(Bu kitap) muttakilere bir rehberdir. (O muttakiler ki) gaybe iman ederler, namazlarını dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.” (Bakara, 2/2-3) Mümin kendisine verilen nimetlerin bir emanet ve sadece bir geçimlik olduğunu, sahip olduğu her şeyi bu dünyada bırakıp gideceği geride yalnız Allah (c.c.) için yaptığı infakın ve salih amelin kalacağının bilincine ve şuuruna sahiptir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir imtihandır; büyük mükafat ise Allah’ın yanındadır.” (Teğabun, 64/15); “Allah’a ve resulüne iman edin; O’nun size emanet olarak verdiklerinden, başkaları için de harcayın. İçinizden iman edip böyle harcamada bulunanlara büyük mükafat vardır.” (Hadid, 57/10); “Ey iman edenler! Alım satım, dostluk ve aracılığın olmadığı bir gün gelip çatmadan Allah’ın size verdiklerinden O’nun için harcama yapın. Kafirler zalimlerin ta kendileridir.” (Bakara, 2/254)
İnfak etmek, nefislerdeki cimriliği ortadan kaldırmakta, paylaşma ve dayanışma ahlakını gönüllere yerleştirmektedir. Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyurmaktadır: “O halde gücünüz yettiğince Allah’a saygısızlıktan sakının; dinleyin, itaat edin ve kendi iyiliğinize olmak üzere başkalarına harcayın. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır.” (Teğabun, 64/16)
İnfak ederken, başa kalkmama, minnet etmeme, Allah’ın (c.c.) rızasını gözetme gibi bazı ahlaki ve edebi hususlara riayet edilmelidir. Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının arkasından başa kalkıp incitmeyenler için rableri katında özel karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir.” (Bakara, 2/262)
Maddi infakın kapsamında yer alan sadaka ve zekât ibadeti malın iyisinden ve sevileninden verilmelidir. Çünkü iyiliğe ulaşmanın yolu sevilen şeylerden infak etmekle mümkün olabilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyrulmaktadır: “Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i imrân, 3/92); “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır.” (Bakara, 2/267)
İnfak etmek, sadaka ve zekât vermek malı artırır, bereketlendirir; gönülleri ve nefisleri arındırır ve temize çıkarır. Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara, 2/261); “Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekat) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Tevbe, 9/103)
Peygamber Efendimiz (s.a.s) güzel ahlak alanında bize örnek olduğu gibi infak etmek hususunda da bizlere örnek olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.) biz ademoğluna infak edilmesi için bizim infak etmemiz gerektiği hususunda şöyle buyurmaktadır: “Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: Ey ademoğlu, sen infak et, ben de sana infak edeyim!” (Buhari, Nafakât,1)
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) insan vücudunun sahip olduğu eklemler için her gün bir sadakanın verilmesi gerektiğini hususunda şöyle buyurmaktadır: “Güneşin doğduğu her gün insanın bütün eklemleri için sadaka vermesi gerekir. İki kişinin arasını düzeltmen sadakadır. Bir kimseyi kaldırarak hayvanına binmesine yardımcı olman ve eşyasını ona yüklemen sadakadır. Güzel söz de sadakadır. Namaza giderken attığın her adım sadakadır. Yoldaki rahatsızlık veren şeyi kaldırman sadakadır.” (Müslim, Zekât, 56)
Sadaka günahları günahların af olunmasına vesile olmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Sadaka suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları yok eder.” (Tırmizi,Cum’a,79)
Dünya hayatı fanidir; bu hayatta bize verilen nimetler ise geçici bir metadır. Ahiretin tarlası olan dünya hayatında bize verilen nimetlerin ve imkanların diğer insanlarla Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak için paylaşılması ve infak edilmesi Müslüman’ın temel bir ahlaki yapısı olmalıdır. Bu güzel hasleti çevremize anlatmalı ve göstermeliyiz ki iyilik ve hayır yeryüzüne yayılsın. İnfak etmek, maddi ve manevi açıdan hayatımıza mutluluk, nefislerimize temizlik, günahlarımıza bağışlanmaya vesile olup mallarımıza da bereket vermektedir.
Rabbim, O’nun rızasını kazanmak için infak etmeyi bizlere nasip eylesin!
Cumamız Mübarek Olsun