Üç yıl birlikte çalıştığımız değerli bir kaymakamımız Siverek'e yeni atanmıştı. Bir şeyler yapmanın, bir eser bırakmanın gayreti içindeydi. Kısa zaman sonra bana "Müdür bey madem burada çalışıyoruz, hiç olmazsa bir eser bırakmak istiyorum. Açıkçası bir okul yapmak istiyorum" dedi. Ben de okulun devlet imkanları ile yapılacağını düşünerek sevinmiştim. Bu nedenle, "Çok iyi olur Kaymakam bey" dedim. "Hayır, hayır ödenek yok, hayırsever Siverek'lerin katkılarıyla okulu yapacağım" dedi ve devam etti, "Bana Siverek dışında yaşayan ve halivakti yerinde olan Siverek'lerin isim, adres ve telefonlarını bulursan onları ziyaret ederek yardım talep edeceğim" dedi. Bunu söyleyince açıkçası ben umutsuz bir şekilde biraz duraksadım. Kaymakam bey bu durumu sezinleyince "Ne oldu müdür bey?" dedi. Ben de, "Çok zor... Bu okul çok zor yapılır" dedim. "Neden çok zor?" diyince, üstü kapalı olarak, çok da detaylara inmeden anlatmaya çalıştım, çünkü söylemem gerekiyordu. Hatta boşuna gitmemesini söyledim. Devamla, "Kaymakam bey" dedim, "Bu memleketi terk edip giden Siverek'lerin hiçbiri yardımda bulunmaz. Çünkü buradan gidenlerin çoğunluğu haksızlığa, hakarete, zulme ve zorbalığa maruz kaldığı için Siverek'i terk etmek zorunda kaldılar. Kimisi evini, barkını, bağını, bahçesini, köyünü, yerini, yurdunu, ata ocağını bırakarak ve arkalarına bakmadan gitmek zorunda kaldılar. Kısacası, tabiri caizse herkes yara alarak memleketini terk etmek zorunda bırakıldı. Bu nedenle kimsenin yardım edeceğini tahmin etmiyorum" dedim. Ama, Kaymakam bey kendinden emin bir şekilde başını öne ve arkaya doğru sallayarak, "Yok, yok gerekli yardımı onlardan alacağım" diyerek, önce "Siverek Eğitimde Buluşuyor" kampanyası adı altında bankadan bir hesap açtırarak okul yapma stardını verdi. Ben de bu arada dışarıda yaşayan ve durumu iyi olan Siverek'lerin isim listesini hazırlamıştım. Kaymakam bey oluşturduğu bir komisyonla yola çıkmıştı bile. (istanbul-Ankara-Bursa- İzmir-Adana-Antalya vs.) Gerekli görüşmeleri yaparak 3-5 gün içerisinde işlerini bitirmişlerdi. Ayrıca, İstanbul'da tesadüfen yaşlı ve bekar iki kız kardeşle tanışmışlardı. İstanbullu kız kardeşler okul yapma gibi hayırlı bir iş için babalarının evini satışa çıkarıp 250.000 TL hesaba göndereceklerini ifade etmişlerdi. Kaymakam bey Siverek’e gelince, "Gelişmeler nasıl Kaymakam bey?" diye sordum, umutlu ve beklenti içerisindeydi. Bana dönerek, "Gittiğimiz her yerde bizi çok iyi karşıladılar, herkes bizden hesap numarasını bırakmamızı istedi. Ayrıca bizim yazmış olduğumuz yazıyı da birlikte onlara verdik. Açıkçası ben umutluyum, bu iş olacak" dedi. Günler geçiyordu... Bu arada Kaymakam bey de kampanya hesabına para gelip gelmediğini sürekli kontrol ettiriyordu. Hesaba sadece İstanbullu iki kız kardeşin gönderdiği 250.000 TL yatırılmıştı. Aradan haftalar geçmişti, ama hesaba başka hiç para yatırılmamıştı. Sadece bir milletvekili 5000 TL göndermişti... Ezcümle Kaymakam bey, "Sen haklıymışsın müdür bey" diyerek üzüntülerini ifade etmişti. Velhasıl okul yapma hayali suya düşmüştü, çünkü bu parayla temel bile atılamazdı. Keşke söylediklerimde haklı çıkmasaydım da memleket sevdası her zaman yüreklerde var olsaydı. Ama haksızlığa, hakarete, zulme ve zorbalığa uğrayıp, baba ocağını terk etmek zorunda kalanlardan memleket sevdası beklemek de abesle iştigaldir.