İmla, işaret ve kurallarının ne kadar önemli olduğunu, okuduğumuz veya yazdığımız bir yazı, şiir veya konuşma aralarında zıt anlamlı bir kelimenin yazının veya konuşmanın özündeki manayı ne kadar değiştirdiğini bilmeyenimiz yoktur. Bu durum hemen dikkat çeker ve gözümüze çarpar.
Çok güzel bir şiirin veya yazının bir cümlesinde bir kelimeyi çıkarın veya yerine nokta koyun, bir cümlede virgülün yerini değiştirin manasının nasıl değiştiğini göreceksiniz. Bir kelimenin yerini değiştirin cümlenin bambaşka bir manaya dönüştüğünü göreceksiniz.
Günlük yaşamımızda da noktayı, virgülü, ünlemi kısaca imla, işaret ve kurallarını yerinde kullanmalıyız. Aksi takdirde eksik ve yanlış kullanılan işaretler ve zıt anlamlı kelimeler hayatımızın ahengini bozar ve manasızlaştırır, belki de yanlış anlamalara vesile olarak yaşantımızda sıkıntı yaratabilir.
Bu hususla ilgili bir çoğumuzun bildiği gerçek yaşanmış bir hikaye var. Sizinle paylaşmak isterim.
Şöyle; Galatasaray Lisesi müdürü Abdurrahman Şeref Bey, Sultan Abdülhamid'in hizmetkarlarından bir paşanın oğluna "Oku adam ol, baban gibi eşek olma" der. Paşa'nın oğlu babasına gelir, "Paşa baba bizim hoca size hakaret etti" der. "Ne dedi?" deyince çocuk şöyle der, "Oku adam ol, baban gibi eşek olma" dedi. Paşa öfkeyle deliye döner. Ertesi gün okula gider, hocayı çağırır. "Siz nasıl bana hakaret edersiniz?" der. Hoca efendi sakince, "Ne demişim?" diye sorar. Paşa oğlundan duyduğuna nakleder. Hoca Efendi gayet sakin cevap verir." Efendim mahdumunuz size yanlış nakletmiş. Virgülün yerini değiştirmiş. Doğrudur, çocuğunuzu payladım. Çalışmıyordu, sizi örnek göstererek şöyle demiştim, "Oku adam ol baban gibi, eşek olma. Ortaya iki zıt anlam çıkınca paşa hem özür diler, hem de teşekkür ederek oradan ayrılır.
İşte, bir virgülün manayı nasıl değiştirdiğinin bir örneğidir bu örnek. Abdullah Cevdet bir makalesinde, "Ben bu vatanın öksüzüyüm" diye yazarken baskıda "sin" harfi unutulunca "öküzüyüm" diye çıkar. Konuştuğumuz dil ve yazı bilgisi ile imla kurallarına mutlaka dikkat etmeliyiz.
Bir örnekte benden olsun. Bir tanıdığımız evimize misafir olarak gelmişti. Evde babamızla Kürtçe konuşurduk. Babam misafire çay getirilmesini istedi. Benden küçük kardeşim o zamanlar 13-14 yaşlarında. Misafire çay getirdi. Misafirimiz çayını içtikten sonra kardeşim tekrar demliği getirip çay doldurmak için misafire Kürtçe sordu, "Xalê Elê têkim" iki defa tekrar edince Xalè Elê de espirüter bir adam. Hemen cevabı yapıştırmıştı, "Law kerêkı law" diyerek espriyi patlamıştı. Kardeşim bir şey anlamamıştı ama biz çok gülmüştük.
Hadi küçük bir anı daha anlatıp konuyu kapatayım. Gençlik dönemimizde bir mitingde sloganlar atılıyor, "Kahrolsun Sömürgecilik" diye. Ama yanımdaki arkadaş bilmeden "Kahrolsun Süpürgecilik" diye slogan atıyor. Kulak kabarttım, sürekli aynı şekilde devam ediyordu. Tabii kalabalıkta kaynayıp gidiyordu.
Demem o ki bir kelimenin, bir harfin ve hatta bir virgülün dayanılmaz ağırlığının altında kalmadan, konuşma dilinin, noktalama işaretlerinin ve imla kurallarının nerede ve nasıl kullanılacağına dikkat ederek yazmalı ve konuşmalıyız.