USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

AĞRI DAĞI’NIN ZİRVESİNE ÇIKAN SİVEREKLİ, YAŞADIKLARINI ANLATTI

AĞRI DAĞI’NIN ZİRVESİNE ÇIKAN SİVEREKLİ, YAŞADIKLARINI ANLATTI
08-10-2021 16:33

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde Ağrı Dağı’na tırmanmak için yola çıkan doğasever Mustafa İncealan, yaşadıklarını Siverek Son Haber muhabirine aktardı.

5 bin 137 metrelik rakımıyla Türkiye’nin en yüksek dağı olma özelliğine sahip Ağrı’ya tırmanan ekipte bulunan Siverekli Mustafa İncealan, yaşadıkları zorlukları dile getirdi.

“Bu bir Ağrı Dağı efsanesi değil, gerçeği” diyerek söze başlayan Mustafa İncealan, “Ama benim bu efsanevi gerçeğim bir masalınki kadar güzeldi. Geçtiğimiz Eylül ayında Ağrı Dağı’na çıkanlar kervanına nihayet ben de katıldım.

Siverek’ten yola çıktık, ben ve yeni tanıştığım Abdurrahman Hoca, gece 12.00 gibi Silvan Malabadi Köprüsünde 3 saat uyumak için çadırları kurduk. Uyandığımızda saat sabahın 05.00’i idi, tekrardan yola çıktık, Ahlat’ta Van Gölü’nün üzerine düşen güneş karşısında küçük bir mola verip kahvemizi yudumladık, bir sonraki hareket saatimizde ise Adilcevaz’a vardık, orda radar cezası yedik, o bile bizi yıldırmadı, yolumuza devam ettik ve birbirimize baka baka güldük.” dedi.

Ağrı Dağı’nın heybetine hayran kaldıklarını anlatan İncealan, macerasını anlatmayı şu sözlerle sürdürdü: “Doğu Beyazıt’a vardığımız zaman bizi Barzani ağabey karşıladı, varacağımız noktaya kadar bize rehberlik yaptı. Yol boyunca hem Ağrı Dağ’ı hakkında hem de şehir hakkında anlatılarda bulundu. Bizi bu arada tüm haşmetiyle Türkiye’nin çatısı konumunda olan ulu bir dağın büyülü enerjisi bekliyordu. Ağrı Dağı, 5 bin 137 metrelik rakımıyla Türkiye’nin en yüksek dağıdır. Barzani ağabeyin verdiği bilgilerle Ağrı Dağı’nın Türkiye’nin doğu ucundan İran’ın 16 km batısında ve Ermenistan’ın 32 km güneyinde olduğunu ve dağın %65’lik bir kesiminin Iğdır ilinde, kalan %35’lik kesiminin ise Ağrı ili sınırları içerisinde olduğunu öğrenmiş olduk.”

Rehberin kendileriyle bir noktaya kadar geldiğini dile getiren İncealan, “Barzani ağabey bize dağın 2200 rakımına kadar eşlik etti, 2 bin 200’ün o soğuk ve yağışlı havasında bizleri karşılayan Iğdırlı ekibin sıcak ve samimi karşılaması oldukça bizi motive etti. 2 bin 200’de yaşam ve kalacak kamp malzemelerimizi katırlara yükledik daha sonra 3 bin 200’e doğru hareket etmeye başladık. İlk mola vereceğimiz yere kadar süren yürüyüş esnasında yağmura ve dağın soğuk esen rüzgarına yakalandık ancak ekibimizin sahip olduğu özveri ve samimiyet ortamının oluşmasıyla sahip olunan profesyonellikle yılmadan devam ettik. Varacağımız mola noktasına geldiğimizde ise ekipçe getirmiş olduğumuz yaşam malzemelerinin bir kısmını çıkarıp yemeye ve ihtiyaçlarımızı gidermeye başladık. Kısa süren dinlenme sonrasında ise tekrardan hareket edip zirvenin büyülü doruklarının bizi selamlamasını hayal ediyorduk. 3 bin 200 ana kampına vardığımızda dinlenip uygun yerlere çadırlarımızı kurduk, gece yarısını bekleyip şehir hayatının ışık kirliliğinde bulamadığımız güzelliği barındıran yıldızların parıltılı edasını seyre daldık.” ifadelerini kullandı.

Şafağın ilk saatlerinde Ağrı’nın bakir beyaz örtüsünün üzerine güneşin sıcaklığının selamıyla uyandıklarını söyleyen Mustafa İncealan, “Bizler de soğuğun içerisinde bulunan bu sıcak karşılamayla birlikte günün ilk öğününü yedik. Yenilenen enerjimizle birlikte 4 bin 200’e doğru hareket ettik. Her geçen adımda eğimin artmasıyla beraber, oksijenin düşmesi basıncın azalması bizi zorlamaya başlamıştı. 4 bin 200’e kader pes etmeden birbirimize moral vererek ve sonunda zirveden bir önceki varış noktamız olan 4 bin 200 ikinci ana kampımıza varmayı başardık. Bizler 4 bin 200 ikinci ana kampta zirvenin o muhteşem gelin duvağı örtmüş güneşin vurduğu kızıl ışıkların adeta bir kurdele gibi sardığı bakire duruşunu hayal ederken ben uyku tulumunun içine girerek düşlere daldım, zirvenin o tutkulu heyecanıyla da uyumuşum.” diye konuştu.

“5 bin 137 metre olan zirveye varış için gece 02.00’da uyanıp Doğu Beyazıt şehir ışıklarını arkamıza alarak tırmanışa başladık.” diyen İncealan, şu ifadeleri kullandı: “Bizleri daha eğimli oksijen seviyesi çok daha düşük ve -15 derece uzun bir gece bekliyordu zorlu, azim ve fiziki yeterlilik isteyen bu zorlu zirve tırmanışı bazı ekip arkadaşlarımızın geride kalmasına sebep oldu ancak çoğumuz zirveyi hayal ederek yüksel irtifaya yakalanarak devam ettik. Sabahın ilk ışıklarında ise bizleri parıldayan buzullar bekliyordu. 250 metre uzunluğundaki buzullardan ötürü kramponlarımızı giydik, zirvenin yamacından hareket ederken ayaklarımızda bulunan kramponun her metal çivinin saplanıp çıktığı ses ile bulunduğumuz ortamdan aldığımız nefes eşitliği kulaklarımızdan soluduğumuz ciğere kadar hissediliyor ve üzerimizde olan yorgunluğun verdiği ağırlık iliklerimize kadar hissediliyordu. Bundan sonra atılacak her adım bizi zirveye yaklaştırırken bir o kadar da geçtiğimiz her yerin bıraktığı izler anı canlanması düş perdesine düşüyor ve zirve ile düş arasında bir ip gibi bizi doruğa bağlıyordu. Ve bu derin duygulardan sonra Türkiye’nin çatı konumundaydık. Zirvede bizleri küçük Ağrı dağı Tendürek, Iğdır uçsuz bucaksız bulutlar altındaki yerleşim alanlarını selamlıyorduk.”

İncealan macerasını şu sözlerle tamamladı: “Ağrı Dağı’nın zirvesinden çevreye bakarken durduğum noktaya gelirken ki zorlukları ve önümdeki uçsuz bucaksız yerleri bakir toprakları gördükten sonra Kaf dağı efsanesi zihnimin Kızıl-Kara tonunda olan noktasında belirdi. Efsanede geçen Yeniden Doğuşun simgesi haline gelen Simurg’un çilesi, zorluğu, yorgunluğu ve hemen ardından Kaf Dağının zirvesinde Kızıl Güneşin ateşiyle gelen alev ile yanıp küllenmeye başlamayan varlığı ve külleri ardından tekrar doğuşu gözlerimin önünde belirmeye başladı. Böyle Ağrı Dağı’nın bana katmış olduğu bu deneyimin tıpkı Simurg gibi hem zorluğu hem yorgunluğu hem de zirveye kadar geçen sahip olduğum hayatın çilesi geride kalarak bulunduğum bu haşmetli Ağrı zirvesiyle bitkinliğin küllerinde güneşin yüzüme ısıtıcı etkisi olan yumuşak dokunuşlarıyla benliğime ve varoluşuma yeni bir başlangıç gibi doğuşumu hissettim. Ve o an anladım ki bu tırmanış deneyimi sadece bir doğa sporundan ziyade daha mühim etkiler bırakan ruhsal bir büyülü deneyim olmuştur benim için.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
25.11.2024 Tarihli Gazetemiz
PUAN DURUMU TÜMÜ