USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

ÇOCUĞA VERİLEN EN KIYMETLİ BAĞIŞ; GÜZEL TERBİYE

ÇOCUĞA VERİLEN EN KIYMETLİ BAĞIŞ; GÜZEL TERBİYE
25-06-2020 17:31

Mahmut YILDIZBAŞ / Siverek Müftüsü

Hamd-ü senâ âlemlerin rabbi olan Allah (c.c.)’a aittir. Salat ve selam âlemlere rahmet, uyarıcı ve müjdeleyici olarak gönderilmiş olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’ya, O (s.a.v.)’nun ehl-i beytine, ashabına ve O (s.a.v.)’a tabi olanların üzerine olsun.

Allah (c.c.) sayamayacağımız kadar çeşitli nimetler bizlere verdi. Bu nimetlere karşı nasıl davranmamızı gerektiği ve şükrümüzü nasıl ifa edeceğimiz hususunu peygamberlere indirdiği vahiy ile bizlere bildirmiştir. Sorumluluğumuzda olan nimetlerden birisi de ciğerparelerimiz, yarınlarımız, bizden sonra toplumu inşa ediciler ve göz aydınlığımız olan çocuklarımız ve yavrularımızdır.

Dinimiz İslam, çocuklarımıza karşı vazife ve mesuliyetimizin ne olduğunu açıklamış ve ona göre hareket etmemiz gerektiğini ifade etmiştir. Çocuklarımıza güzel bir terbiye ve iyi bir eğitim vermek onlara karşı yerine getirmemiz gereken temel görevlerimizdendir.

Çocuklar ve Güzel Terbiyenin Önemi

Hz. Peygamber (s.a.v.) çocuğun temiz zihin ve pak bir gönülle dünyaya geldiklerini, büyüdüğünde sosyal çevrenin ve verilen terbiye ve eğitimin etkisiyle manevi ve sosyal hayatlarının değiştiğini şöyle ifade etmektedir: “Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecûsî yapar…” (Buhârî, Tefsîr, (Rûm) 2) Irk, renk ve cinsiyet farkı olmaksızın her çocuğun iyiyi kabullenmeye ve güzeli benimsemeye meyilli bir tabiatta yaratıldığını açıkça ifade eden bu hadis-i şerif, aynı zamanda onun eğitilmeye ne kadar hazır bir yapıda olduğuna da dikkat çekmektedir.

Çocuğuna değer veren ve bu sebeple onu en güzel biçimde terbiye etmek isteyen bir anne babanın, öncelikle bir gerçeği aklından çıkarmaması gerekir. Her ne kadar çocuk tümüyle ebeveynine muhtaç, onların korumasında ve denetiminde ise de gerçek anlamda, onlara değil Allah’a aittir. Dolayısıyla anne baba çocuklarının sahibi değil emanetçisidir. Kendilerine verilen bu emanete gözleri gibi bakmakla, onu örselemeden yetiştirmekle ve yıpratmadan hayata kazandırmakla yükümlüdürler. Emanet olduğuna göre, çocukları üstünde istedikleri gibi tasarrufta bulunma hakkına da sahip değillerdir. Onu doyururken, okuturken, ödüllendirirken, cezalandırırken, kısacası büyütüp kişiliğini şekillendirirken Yüce Allah’ın rızasına uygun hareket etmek zorundadırlar. Zira gün gelecek, emanetin sahibi ona nasıl davrandıklarını, neler verdiklerini ya da neleri esirgediklerini soracaktır. (Komisyon, Hadislerle Çocuk, sh. 85, DİB Yayınları, Ankara, 2018)

Anne babalık vazifesi, sadece çocuğun karnını doyurup sırtını giydirmekle bitmemektedir. Bunun çok daha ötesine geçmekte, yavrunun terbiyesi gibi yuvanın sınırlarını aşarak tüm toplumu etkileyen bir alana ulaşmaktadır. Çocuk terbiyesi ise hassasiyet isteyen uzun bir süreçtir. Bundan dolayı bu sürece iyi bir şekilde dikkat edilmesi gerekmektedir. (Komisyon, age, sh. 85)

Anne / Baba ve Güzel Terbiye Ahlakı

Çocuk terbiyesi, bilgi ve tecrübeye dayalı eğitim sürecidir. Bundan dolayı verilen terbiyenin etkili olması ve bir verimin elde edilmesi için belli bir ahlaki metot çerçevesinde yapılması gerekmektedir. Söz konusu ahlaki metotları şöyle ifade edilebilir;

Çocukların varlığını tanımak ve onu değerli bir birey olarak görülmesi: Çocuğuna değer vermeyen, onun düşüncesini önemsemeyen bir anne ve babanın çocuğunu eğitmekte başarılı olması mümkün değildir. Hz. Peygamber (s.a.v), toplumda var olan ve değer verilmesi gereken çocukları bir birey olarak görmekteydi. Onların hal hatırını sorar, onlara selam verir, üzüldüklerinde onlarla üzülür, sevindiklerinde onlarla sevinir, bir konuda onların düşüncesini merak eder, onlara bazı özel dualar öğretir, onlara sır verir ve ikramda bulunurdu.

Çocuklar, sevgi ve rahmet ile yetiştirilmeli: Bunu da onlara sözleriyle ve davranışlarıyla gösterip hissettirmeleridir. Hz. Lokman (a.s.), Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Nuh (a.s.) ve diğer peygamberler çocuklarına seslenirken “Ey Yavrucuğum!” şeklinde hitap etmişlerdi. Hz. Peygamber (s.a.v.) kendi çocuklarına, torunlarına ve sahabe çocuklarına seslenirken sevgi ve şefkat ifadelerini kullanmıştır. Nitekim daha küçük bir çocuk olan Enes b. Malik’e (r.a.) “Enesçik!” diye hitap ederdi, torunlarını ve sahabe çocuklarını kucağına alıp öperdi. Nitekim çocuklara rahmet ve şefkatle yaklaşılması gerektiği konusunda şöyle buyurmaktadır: “Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyümüze saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr ve Sılâ, 15). Hz. Peygamber’in (s.a.v.) torununu kucağına alıp öptü. Bu durumu eleştiren Akra’ b. Hâbis’e Hz. Peygamber (s.a.v.) “Merhamet etmeyene merhamet edilmez!” (Buhârî, Edeb, 18) demiştir.

Çocuklar yetiştirilirken şiddete başvurulmaması ve şiddet ile disiplinin birbirine karıştırılmaması: Şiddete dayalı bir eğitim kısa vadede çocuklarının davranışlarında bir etki etse de uzun vade bir fayda sağlamamaktadır. Nitekim Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yanında terbiye görerek büyüyen Enes b. Malik (r.a.) şöyle demektedir: “Hz. Peygamber’e (s.a.v) on yıl hizmet ettim. Vallahi bana bir kez ‘Öf!’ bile demedi. Herhangi bir şeyden dolayı, ‘Niçin böyle yaptın’ demediği gibi, ‘Şöyle yapsaydın ya!’ da demedi.” (Buhârî, Edeb, 39). Enes b. Malik (r.a.) olsun, torunları olsun, diğer sahabe çocukları olsun çocuklarından ve bilgisizlikten dolayı bir hata yaptıklarında Hz. Peygamber (s.a.v.) onlara kızmadı, onları dövmezdi. Bilakis nasıl davranmaları gerektiğine dair onlara yol gösterirdi. (Bkz. Ebu Dâvud, Cihâd, 85; Tirmizî, Büyu’, 54). Ömer b. Ebu Seleme (r.a.) bir defasında Hz. Peygamber (s.a.v.) ile sofrada yemek yerken elini tabağın içine rastgele dolaştırırdı. Bu durumu gören Hz. Peygamber (s.a.v.) onu şefkatle uyararak şöyle dedi: “Yavrum, Besmele çek, sağ elinle ye ve önünden ye!” (Buhârî, Et’ime, 2)

Çocuklar terbiye edilirken, anne ve baba onlara güzel örnek olmalıdırlar. Kendileri olumsuz bir davranış sergilerken, çocuğundan bu olumsuz davranışı yapmamasını istemeleri abesle iştigaldir. Çocukta olumlu bir etki yapmaz. Beklenilen olumlu davranış meydana gelmez. Abdullah b. Âmir’in (r.a.) annesi bir onu “Gel sana bir şey vereceğim” diye çağırdı. Hz. Peygamber (s.a.v.) ibn-i Âmir’in (r.a.) annesine, çocuğa bir şey verip vermeceğini sordu. Kadın oğluna hurma vereceğini söyleyince Hz. Peygamber(s.a.v.) kadına şöyle dedi: “Aman dikkat et! Eğer ona bir şey vermemiş olsaydın, senin için bir tür yalan yazılacaktı.” (Ebû Davûd, Edeb, 80)

Sosyalleşmesine engel olacak şekilde, çocukların terbiye edilmemesi: Bilakis toplumun aktif ve dinamik bir ferdi olan yavrularını toplumda kendisini ifade edecek, nasıl oturup kalkmasını ve konuşmasını bilecek şeklide yetiştirmelidirler. Bu şeklide yetişmeyen çocukların özgüveni duygusu eksik olmakta ve herhangi bir durum karşısında kendisini ifade edemeyip içine kapanık bir kişiliğe sahip olur.

Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail’e (a.s.) kurban ile ilgili gördüğü rüyayı ona anlatıp onun görüşünü alması, Hz. Şuayb’ın (a.s.), koyunları sulamak için kızlarına yardımcı olan Hz. Musa (a.s.) hakkında ne yapılması gerektiğine dair onların fikrine başvurması ve Hz. Yakub’un (a.s.) vefat etmeden önce çocuklarına, kendisinden sonra kime inanıp ibadet edeceklerini sorması bu konuda geçen güzel örneklerdir.

Hz. Peygamber (s.a.v.) çocuklara selam vermesi, bazı konularda onların düşüncelerini sorması, onları mescide götürmesi ve toplum içinde bazen onlara su ikram etmesi çocuğun eğitiminde, sosyalleşmesine faktörünün gözetilmesi hususunda örnek davranışlardır.

Çocukların, inanç, ibadet ve güzel ahlak sahibi olacak şekilde terbiye edilmeli: Verilen eğitim, çocukların sağlam inanca, düzgün bir ibadete ve güzel ahlaki davranışlar sergilemesine vesile olmuyorsa verilen terbiyede eksiklik bulunmaktadır. Nitekim Hz. Lokman (a.s.), Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Nuh (a.s.) ve diğer peygamberler çocuklarını yetiştirirken inanç, ibadet ve güzel ahlak temelleri üzerinde yetiştirmeye çalıştıklarını ve onlara bu hususları tavsiye ettikleri Kur’an-ı Kerim’de görülmektedir.

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) torunlarını mescide götürmesi ve onların da mescidde dedeleriyle birlikte namaz kılmaları, sağını ve solunu ayıran çocuğa namazı emredilmesini bildirmesi, fakirlere dağıtılmak üzere zekât olarak evine gelen hurmadan yemeye çalışan torununu uyarıp zekât mallarının ehl-i beyte caiz olmadığını söylemesi böylece helal ve haram duyarlığını torunlarına kazandırmaya çalışması bu konuda görülen güzel örnek davranışlardandır.

Çocukların akli anlama seviyelerine ve gönül dünyalarının hazır olmuşluk durumlarına göre eğitim verilmesi: Çocukların zihni muhakeme seviyesinin üstünde ve psikolojik olarak hazır olmadığı bir durumda verilecek bir terbiye sürecinden beklenen fayda ve verim tam olarak alınmama durumu ortaya çıkabilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmaktadır: “İnsanlara akılları nispetinde konuşun.” (Ebû Davud, Edeb, 20)

Sonuç olarak, Allah’ın (c.c.) bir emaneti olarak biz anne-babalara verilen çocuklarımızın eğitimine, terbiyesine önem vermek gerekmektedir. Çocuklar küçükken aldığı eğitim onları zihin ve gönül dünyalarında yer almakta ve iz bırakmaktadır. Bundan dolayı, göz aydınlığı, evin neşesi, toplumun yarınki sahibi ve kapanmayan ahiret sevabı olan çocukları dinimiz İslam’ın ifade ettiği şekilde inanç, ibadet ve güzel ahlak ile terbiye edip yetiştirilmesi anne ve babaların sergileyeceği en güzel davranışlardandır. Güzel bir terbiye çocuklara bırakılacak en kıymetli bağıştır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Hiçbir anne ve baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” (Tirmizî, Birr ve Sılâ, 33).

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
22.11.2024 Tarihli Gazetemiz
PUAN DURUMU TÜMÜ