USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

RAMAZAN’DA KAZANDIKLARIMIZI SONRADAN YİTİRMEYELİM

RAMAZAN’DA KAZANDIKLARIMIZI SONRADAN YİTİRMEYELİM
20-05-2020 15:48

Hamd-ü sena âlemlerin rabbi olan Allah’a aittir. Salât ve selam Hz. Muhammed Mustafa(s.a.v.)’a O’nun ehl-i beytine, ashabına ve O’na tabi olanların üzerine olsun.

Başı rahmet, ortası mağfiret sonu cehennem azabından kurtuluş olan mübarek Ramazan ayının sonuna geldik. Onbir ayın sultanı, Reyyan kapısının anahtarı olan Ramazan ayına başlar “Hoş Geldin Ya Şehr-i Ramazan” dedik. Ama şimdi ise “Elveda Ya Şehr-i Ramazan” demeye başladık.

Ramazan ayı, manevi ve ahlaki bir mektepti. Bize rahmeti, şefkati, affetmeyi; günahlardan uzak durmayı, ibadetlerimize dikkat etmeyi ve rabbani güzel bir ahlaka sahip olmamız gerektiğini öğretti. İnsanın, Allah(c.c)’ın kulu olduğunu ve bu kulun acziyetini gösterip Allah’a hakkıyla kulluk etmesi gerektiğini gösterdi.

Ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim’in yeryüzüne inişinin yıl dönümü olan Kadir gecesini kendisinde barındıran ve onunla değer kazan Kur’an-ı Kerim ayıdır. Bunun için bu ay, Kur’an-ı Kerim’in dünya ve ahiret hayatımızı aydınlatması ve kişiliğimize değer katmak üzere onu rehber edinmesi için bir başlangıç zamanı edinmemiz gerektiğini bize gösterdi.

Ramazan ayı, malın ve mülkün asıl sahibi olan Allah(c.c.)’ın, emanet olarak verdiği malda ve mülkte infak etme, paylaşma ve dayanışma ahlakını bizlere öğretti. Bu itibarla bu ay, malımızla, fani olan bu dünya hayatında ebedi olan ahiret hayatını kazanmanın yolunu bulmaya çalışmamız gerektiğini bize gösterdi.

Ramazan ayı, helal ve haram duyarlılığına sahip olup takva ve sorumluluk bilinci içinde hareket etmeyi bize öğretti. Bu nedenle bu ay, geçicici olan bu dünyada yediğimize, yedirdiğimize, giydiğimize, giydirdiğimize, içtiğimize ve içtirdiğimize, tükettiğimize ve kullandığımıza dikkat edip ahirette Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazandıracak helal ve haram duyarlılığına dikkat etmemiz gerektiğini “İmsak ve İftar” zamanlarıyla bizlere gösterdi.

Ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyyeye uygun bir Müslüman şahsiyetin nasıl olması gerektiği hususunda bize yol gösterdi. Biz de hayatımızı, Ramazan ayının oluşturmaya çalıştığı bu şahsiyet çerçevesinde oluşturmak için gayret sarf etmemiz gerekir.

Ramazan ayı, oruç tutmak, ibadet etmek, infak etmek ve dua etmek suretiyle iyi bir şekilde ihya ve idrak edenlere yönelik iki sevinci barındıran zaman dilimiydi. Bu iki sevinçten ilki dünyada Ramazan bayramı diğeri ise ahirette Reyyan kapısından çağrılıp cennete girme bayramıdır. Bu durum da dünyadayken hayatımızı oruç ahlakına çevirirsek ahiretimiz bizim için bayram olacağını göstermektedir.

KOVİD-19 Coronavirüs salgın hastalığından dolayı bu yıl Ramazan ayında camilerimizde ibadetlerimizi eda edemedik. Bu Ramazan ayı, camiye gidip orada teravih namazı kılmanın, ibadet etmenin ve mukabele okumanın hayatımızda ne kadar önemli olduğunu bize öğretti. Bize düşen vazife, bu salgın hastalık bittiğinde camilerimizde sunulan din hizmetine daha fazla sahip çıkmak ve camilerimize yönelik görevimizi dinimizin uygun gördüğü şekilde yapmaktır.

Ramazan Bayramı ve Sılay-ı Rahim

Ramazan bayramı, oruç ayı Ramazan ayından sonra biz Müslümanlara verilen dünyadaki sevinç günleridir. Bu günleri dinimizin ifade ettiği şekilde ibadet anlayışı içinde geçirmemiz gerekir. Dost ve akrabaları ziyaret edip onlarla bu rahmet dolu zaman dilimini iyi bir şekilde idrak etmemiz salih ve hayırlı bir davranış olmaktadır. KOVİD-19 Coronavirüs salgın hastalığından dolayı bu yıl Ramazan bayramında sokağa çıkma yasağı olduğundan dolayı konu-komşuyu, dost ve akrabaları evlerinde ziyaret edip bayramlaşamayacağız. Ama ilgili kişilere telefon açıp sılay-ı rahim yapıp bayramlaşma yapabiliriz. Uzaktan da olsa bu günlerdeki sevinci ve mutluluğu bir telefon açma ile sevdiklerimizle bayramlaşmaya gayret edelim. Rabbim, bizleri, sağlık ve afiyet içinde diğer bayramlara ulaştırsın inşaallah.

Sonuç olarak, Ramazan ayında, tuttuğumuz oruç, okuduğumuz Kur’an-ı Kerim, yaptığımı hayır ve hasenat, eda ettiğimiz ibadetlerimiz ve Allah’a ellerimizi açarak yaptığımız dualar ile manevi açıdan bazı kazanımlar elde ettik. İşte Ramazan ayından sonra da, rabbimizin bize nasip edip verdiği bu manevi kazanımlarımızı korumak ve devam etmek için bir çaba içinde olmamız gerekir. Dünya hayatı oruç olanın ahiret hayatı bayram olacağının şuur ve idrakinde olmak için gayret içinde olmamız güzel, iyi ve salih bir amel olacaktır inşaallah.

BAYRAM MESAJI

Tüm Müslüman kardeşlerimizin Ramazan bayramını tebrik eder; sağlık, huzur, mutluluk, ibadet ve iyilik içinde ailesi ve sevdikleriyle geçirmelerini Allah(c.c.)’tan niyaz ederim.

BİR DUA

“Allah’ım! Saygı duymayan kalpten, kabul olmayan duadan, doymayan nefisten ve fayda vermeyen ilimden sana sığınırım.”

(Tirmizî, De’avât, 69)

BİR SORU/CEVAP

SORU : Kul hakkı yemenin hükmü nedir? Kul hakkı nasıl ödenir?

CEVAP : Hz. Peygamber (s.a.s.), üzerinde kul hakkı bulunan kişilerin, hak sahibi olan mazlumlardan helallik almalarını öğütlemiştir. Bunun yapılmaması durumunda hesap gününde haksızlık yapan kişinin salih amellerinin, haksızlığı ölçüsünde alınarak hak sahibine verileceğini, eğer verilecek salih amel bulunamazsa o zaman da mazlumun günahlarının zâlime yükleneceğini belirtir (Buhârî, Mezâlim, 10). Yine Peygamberimiz (s.a.s.), imkânı olduğu halde zamanı gelmiş bir borcu ödemeyenlerin kul hakkını ihlal ettiğini şöyle ifade eder: “Ödeme gücü olan zengin kişinin, ödemeyi ertelemesi zulümdür.” (Buhârî, Havâle, 1) Görüldüğü üzere kul hakkı, kişinin Cennet ya da Cehennem’e gidişinde önemli ölçüde belirleyici bir rol oynamaktadır. Allah’ın huzuruna kul hakkı ile çıkmanın, çok ağır bir vebâli vardır. Çünkü böyle bir günahın Allah tarafından bağışlanması, hak sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır. Hak sahibi, hakkını almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah kul hakkı yiyenin bu günahını affetmemektedir. Çünkü ilâhî adalet, bunu gerektirir. Veda hutbesinde Resûlullah (s.a.s.), “Ey insanlar, sizin canlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız, Rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır (dokunulmazdır).” (Buhârî, Hacc, 132) buyurmuştur. Buna göre, gasp, hırsızlık veya izinsiz alma gibi yollarla elde edilen haram para veya mal, sahipleri biliniyor ise kendilerine yahut mirasçılarına, bilinmiyor ise fakirlere veya hayır kurumlarına onların namına sadaka olarak verilmelidir. Ayrıca, yapılan bu kusurlardan dolayı da Allah’tan af ve mağfiret dilenmelidir.

Mal ya da darp gibi şeylerle ilgili olmayan gıybet, bühtan gibi hak ihlallerinde en doğrusu, hak sahibine durumu anlatıp helalleşmek olmakla beraber, her zaman bu şartı yerine getirmek mümkün olmadığından ya da insanlar bundan çekindiklerinden, kendi adına tövbe edip, hak sahibi namına da istiğfar etmek, dua etmek ya da hayır hasenat yaparak sevabını ona bağışlamak, bu tür hak ihlallerine keffaret olur (İbn Teymiyye, el-Fetâva’l-Kübrâ, I, 113).

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
18.09.2024 Tarihli Gazetemiz
PUAN DURUMU TÜMÜ