USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

SİVEREKLİ YAZAR BÜYÜKKAYA’NIN “AMCAM MUSTAFA” İSİMLİ KİTABI SOSYAL MEDYADA EN ÇOK OKUNAN KİTAPLAR ARASINDA YER ALDI

SİVEREKLİ YAZAR BÜYÜKKAYA’NIN “AMCAM MUSTAFA” İSİMLİ KİTABI  SOSYAL MEDYADA EN ÇOK OKUNAN KİTAPLAR ARASINDA YER ALDI
20-10-2021 17:28

Yazar Kadir Büyükkaya “AMCAM MUSTAFA” kitabını daha önce yayınlamış kitap okurlar tarafından büyük ilgi görmüştü

Hollanda da yaşayana Siverekli yazar Kadir Büyükkaya’nın “amcam Mustafa” isimli kitabı sosyal medyada en çok okunan Kitaplar arasında yer aldı.

Bizde gazete olarak kitabın en çok ilgi gören 76.Bölümünü Siverekli okurlarımız için gazetemizde yayınlıyoruz.

Düğün alayı dönüş yolunda.

Sabah erkenden uyandık. Kahvaltımızı yaptıktan sonra kadınlar gelini hazırlamak için sağa sola koşuşturuyorlardı. Derken hareket saati gelip çattı. Gelin için özel olarak hazırlanan güzel ve bakımlı bir at evin önüne çekildiğinde evin içinden ağlama sesleri yükseliyordu. Bu duygusal manzara karşısında duygulanan rahmetli deden Heci Şerif gözlerine dolan yaşları çevresinden gizlemek için birkaç adım bizden uzaklaştı.

Köyden biri atın yularından tutarak onu dar bir sokaktan evin yan kapısına kadar getirdi. Çok geçmeden birkaç kadın rahmetli anneni kolundan tutarak onu atın bağlandığı yere kadar getirdiler. Dar sokağa açılan küçük kapının önünde duran ninen Sultan kızının başka diyarlara gideceğini anlayınca ona sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bu arada halan İmhan ve kızım Kudret, bizim Leylé ve Kamile bir ağızdan Kürtçe ve Zazaca türküler söyleyerek ortamı daha da duygusallaştırıyorlardı.

Kızlarını bilinmeyen yerlere gelin gönderen dayılar, amcalar, yengeler, kardeşler ve amca çocukları Ğezal’ın etrafında halka oluşturarak ona sarılarak tek tek vedalaşıyorlardı. Vedalaşma faslı bitince çevredeki kadınların yardımı ile anneni ata bindirdiler. Karahan’dan gelen kadın ve erkekler atlarına binmeden önce çevrede bulunan herkes ile vedalaştılar. Deden Heci Şerif annenin bindiği atın yularını kimseye teslim etmiyordu.

Düğün alayı iniş aşağı Fırat’a doğru yol dizilirken annenin yakın akrabalarından birçok kişi Fırat’a kadar bize eşlik etmek istiyordu. Dün geceden beri iyice dinlenen, yemi ve suyu verilen atlarımızın zinde yürüyüşü insanlarda hayranlık uyandırıyordu. Gandağlılar atlarımıza bakarak kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. GANDAĞ Köyü dağlık bir alana kurulduğu için yük taşımacılığı eşek ve katırlarla yapılıyordu. Asil atlar bu coğrafyada fazla randıman vermiyordu. Bundan dolayı bu köyde her evin kapısında mutlaka birkaç katır veya eşek bulunurdu. Bizim atlarımızın güzelliği GANDAĞ’da oturan insanların başını döndürüyordu.

Atlarımızın sırtına vurduğumuz ve atlarımızın güzelliğine güzellik katan püskülü eyerler görenlerde hayranlık uyandırıyordu. GANDAĞ’da oturanların birçoğu hayatlarında deveyi ilk kez görüyordu. Fırat’ın bu tarafında oturanlarla Fırat’ın diğer yakasında yaşayanlar coğrafik olarak birbirinden fazla uzak olmadıkları halde dil, giyim ve daha bir sürü konuda birbirinden farklıydılar.

Fırat önlerine geldiğimizde öğle sıcaklığı kendini henüz hissettirmiyordu. Hareket eden gemiyi bir yarım saat kadar beklememiz gerekiyordu. Düğün alayında bulunanlar atlarından inerek çevrede bulunan ağaçların gölgesine sığınıyorlardı. Geminin bu tarafa gelmesi fazla uzun sürmedi. Önce atlar gemiye bindirildi. Gemiye binmeye cesaret edemeyen birkaç at yüzdürülerek karşıya geçirildi. Atların karşıya geçişi tamamlanınca bu defa sıra insanlara geliyor. Önce kadınlar gemiye bindiriliyordu. Sıra rahmetli annen Gezal’a geldiğinde babası Heci Şerif onu elinden tutarak geminin önüne kadar getirdi. Bu arada başta annesi olmak üzere bütün yakın akrabalar tekrar annenle vedalaşıyorlardı. Sonunda rahmetli annen babasıyla vedalaştı. Vedalaşma sırasında deden Heci Şerif annenin elini bırakmıyordu. Heci Şerif elinde annenin eli yanıma kadar geldi ve ve bana:

“Al Mustafa bu kız şimdiye kadar benimdi. Bundan sonra artık senindir!” dediğinde o an evlat sevgisi nedir, çok daha iyi anladım. Dedenin gözlerine baktığımda hasret ve özlem denen belanın ne kadar yaman olduğunu bir kez daha anladım. Bir elimle Gezal’ın koluna girerken diğer elimi dedene uzatarak:

‘Heci Şerif, bugünden sonra bu kızcağız bana emanettir. Ben bu dünyada yaşadığım sürece bu kıza öz kızım gibi bakacağım. Bu konuda hiçbir kuşkun olmasın ve gözün de arkada kalmasın’ dedim.

Gemi karşıya geçmeyene kadar annenin bütün akrabaları Fırat’ın öte tarafında bekleştiler. Biz karşı tarafa ayak basınca onlarda GANDAĞ’a doğru yola koyuldular. HOP Yokuşu’ndan yukarıya çıkana kadar biraz zorlandık. Tepeye çıkınca kısa bir mola vererek yolumuza tekrar devam ettik.

İkindiye doğru çadırlarımızın kurulu olduğu İPEK bölgesine vardık. Biraz geciktiğimiz için başta babam olmak üzere birçok akraba bizim için oldukça meraklanmıştı. Düğün alayının ucu Bahser’den görüldüğünde herkes rahat bir nefes almış ve merakın yerini sevinç almıştı.

Babam Xelilé Nofel, yanındakilerle birlikte bizi Hanhıraba’nın önünden geçen çayın orasında karşıladılar. Babam annenin bindiği atın yularını çeken adama bir miktar bahşiş vererek atın yularını kendisi eline aldı. Çadırların bulunduğu alana geldiğimizde köyün gençleri kaval eşliğinde halaya durdular. Akşamleyin düğün yemeği yenildi. Yemekten sonra Siverek’ten gelen bir hoca cemaate Mevlüt okudu.” diye sözünü bitirdi amcam.

Amcam Mustafa annemin düğün meselesini anlatırken o anı adeta yeniden yaşamıştı. Özellikle dedem Şerif ile aralarında geçen diyalogdan söz ederken terlediğini ve ellerinin titrediğini fark ediyorum. Amcam GANDAĞ yolculuğuyla ilgili bu uzun meseleyi bitirince her ikimiz de bir süre hiç konuşmuyoruz. Bir müddet sonra amcam ağzının kuruduğunu fark ederek: “Oğlum arabada su var mıydı? Varsa bana biraz su ver” diyor. Arabada bulundurduğum suyu amcama uzattım. Bir iki yudum aldıktan sonra, şişenin kapağını kapatarak:

“La oğlum biz çok şey gördük çok şey geçirdik. Allah’a şükür Allah bana uzun bir ömür verdi. Şimdiye kadar evlat acısı görmedim. İnşallah bundan sonra da görmem. Bin yılda yaşasak bu dünyanın sonu ölümdür. Hiçbirimiz dünya malına bel bağlamamalıyız. Yeri ve zamanı geldiğinde herkes gibi bizler de her şeyi burada bırakarak diğer tarafa göçeceğiz. İnsanoğlunun bu dünyada bırakacağı tek sermaye yaptığı iyilikler ve sarf ettiği güzel ve anlamlı sözlerdir. Gerisi yalan, gerisi dolandır.

Rahmetli annen bizim köye yabancı bir yerden gelin gelmişti. Fukara bizim Karahan’a geldiğinde bizim her şeyimize yabancı idi. Dili, giyim kuşamı, yaşam tarzı kısacası her şeyi ile bizden farklıydı. Fakat o aklı ve zekâsıyla kısa bir süre içinden bizden birisi oldu.

Terbiye ve marifetiyle, hüner ve çalışkanlığıyla köyde herkese örnek oldu. Onun misafirperverliği, iyilikseverliği ve insani hareketleri halen herkesin dilindedir. Onun söz ve davranışından rahatsızlık duyan tek bir insana rastlayamazsın. Onun babam Xelilé Nofel için yaptığı o değerli hizmetleri unutmak hiçbir zaman mümkün değil. Biz o insandan çok razı kaldık Allah da onu ahirete utandırmasın ”diyor.

Amcam Mustafa’nın annem ile ilgili söylediği olumlu şeyler beni fazlasıyla duygulandırıyor. Çok istediğim halde hiçbir şey söyleyemiyorum. Ne söyleyebilirdim ki? Amcam söylenmesi gerekenleri fazlasıyla söylemişti.c

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
22.11.2024 Tarihli Gazetemiz
PUAN DURUMU TÜMÜ