Arapça’da kurban kelimesi, “Maddî ve manevî her türlü yakınlık ve yakın olma” anlamına gelmektedir. Dinî bir terim olarak “Kendisiyle Allah’a yaklaşılan şeyi, özel olarak da Allah’a yakınlık sağlamak, yani ibadet (kurbet) amacıyla belli vakitte belirli cinsten hayvanları kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı” ifade eder.
İslam’da Kurban İbadeti ve Önemi
Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyyede, Hz. İbrahim (a.s.) ve Hz. İsmail’in (a.s.) itaat ve teslimiyetini ifade eden ve takvaya ulaştıran mali ve bedeni bir ibadet olan Kurban’ın önemi, eda ediliş şekli ve maddi ve manevi kazanımları ifade edilmektedir. Önceki din ve kültürlerde farklı şekil ve amaçlarla da olsa varlığını sürdüren ve Câhiliye toplumunun dinî hayatında önemli bir yeri olan kurban âdeti İslâm dininde de taabbüdî, malî ve sosyal nitelikleri bir arada bulunduran bir ibadet halini almıştır.
Kurban kesmenin meşru kılınma sebebini ayet-i kerimede şu şekilde ifade edilmektedir: “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız ona teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!” (Hac, 22/34)
Kurban kesmenin asıl maksadı Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak, O’na (c.c.) manevi açıdan yakınlaşmak ve takva duygusuna sahip olmak olduğu Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. O’na ulaşacak olan yalnızca takvanızdır.” (Hac, 22/37)
Hz. Peygamber (s.a.v.) Kurban bayramında yapılan en hayırlı amelin kurban kesmek olduğunu önemi ve fazileti hususunu şu şekilde belirtmektedir: “Âdemoğlu kurban günü Allah katında kurban kesmekten daha güzel bir amel işlemez. Kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla (sevap olarak) gelir. Kurban, henüz kanı yere düşmeden, Allah tarafından kabul edilir. Bu sebeple kurban kesme konusunda gönlünüz hoş olsun, (bu iş size zor gelmesin).” (Tirmizî, Edâhî, 1); “Kim imkanı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın” (İbn Mâce, Edâhî, 2)
Resûlullah (s.a.v.) bir bayram günü kurban olarak iki koç kesti ve onları kıbleye doğru yatırdığı zaman şöyle dedi: “Ben hanîf (hakka yönelmiş) olarak, yüzümü gökleri ve yeri yaratan (Allah)’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim. Allah’ım (bu kurban) sendendir ve Muhammed ile ümmeti tarafından senin (rızan) için sunulmuştur.” (İbn Mâce, Edâhî, 1; Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 3-4)
Kurban Kesmenin Dini Hükmü
Kurban bayramında Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak için ibadet niyetiyle kurban kesmenin hükmü İslam âlimlerince farklı değerlendirilmiştir. Bu itibarla Kurban bayramında kurban kesmek, Hanefi mezhebine göre vacip; Şafîî mezhebinde ise müekked bir sünnet-i ayn olup İslami şiarlardan/sembollerden bir ibadet olarak görülmüştür.
Kurban Çeşitleri
Çeşitli sebeplerle kesilen bir takım kurbanlar bulunmaktadır. Bu kurban çeşitleri kısaca şu şekilde ifa edilebilir; Kurban bayramında kesilen kurban (Udhiyye), adak kurbanı, akîka kurbanı, hedy kurbanı, hacda yasakların ihlali durumunda gereken ceza ve kefâret kurbanı ve şükür kurbanı.
Kurban İbadetinin Şartları ve Rüknü
Kurban kesmenin rüknü kurbanlık hayvanın kanını akıtmaktır.
Namaz, oruç, zekât, hacc gibi ibadetlerin eda edilmesinin şartları olduğu gibi, Kurban bayramında Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak ve takvaya ulaşmak için kesilen kurban ibadetinin de birtakım şartları bulunmaktadır. Söz konusu şartlar şu şekilde ifade edilebilir;
Bir kimsenin, dini açıdan kurban kesmekle yükümlü olabilmesi için Müslüman, akıl bâliğ (ergen), mukim ve zengin olması şartları birlikte aranır. İslâm’da zekât, fitre (sadaka-i fıtr) ve kurban gibi malî yönü bulunan ibadetlerle yükümlülük belli bir asgari zenginlik ölçüsüne ulaşmış olmaya bağlanmıştır. Dinen asgari zenginlik ölçüsü olarak belirlenen bu miktara “nisab” denir. Ancak kurban nisabında zekâtta olduğu gibi bir yıl devam etmiş bir zenginlik olması şartı aranmayarak bayrama erişen kişinin o günlerde bu zenginliğe sahip bulunması yükümlülüğün doğması için yeterli görülmüştür. Böyle bir malî imkâna sahip her Müslümanın akıl bâliğ olması kaydıyla kurban kesmesi gerekir. Diğer mezhepler kurban kesmeyi sünnet saydıklarından kurban mükellefiyeti için ayrıca bir zenginlik ölçüsü tespit etmemişlerdir.
Dini açıdan uygun olması için kurban edilecek hayvanlarda bazı şartlar bulunması gerekmektedir. Söz konusu şartlar şu şekilde ifade edilebilir;
Koyun ve keçi sadece bir kişi için, deve, sığır ve manda ise yedi kişiyi aşmamak üzere ortaklaşa kurban olarak kesilebilir.
Kurbanlık Hayvanı Keserken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
İslam güzel ahlak, rahmet, sevgi ve hoşgörü dinidir. Müslümanlardan da sözlerinde ve davranışlarında bu hasletler üzerinde hareket etmelerini istemektedir. Özel olarak, Kurban ibadetini yerine getiren Müslümanın bir takım ahlaki hususlara dikkat etmesi gerekir. Bunlar şu şekilde ifade edilebilir;
Kurban İbadeti ve Vekâlet
İslam’da, zekât, hac, kurban gibi mali ve bedeni ibadetlerin yerine getirilmesinde esas ve faziletli olan durum, kişinin bizzat kendisinin yapıp yerine getirmesidir. Fakat bazı meşru mazeretlerden dolayı ehil ve liyakat sahibi birisine yetki vermek suretiyle de yerine getirmesi caizdir. Yapılan bu işleme vekâlet denilmektedir.
Kurbanı kesecek kişinin kesim işlemini tam olarak bilmemesi, ihtiyaç duyulan yerlere kurbanın gönderilmek istenmesi vb. gibi meşru sebeplerden dolayı, şartlarına riayet etmek üzere ilgili kişi veya kurumlara vekâlet vermek suretiyle kurban ibadetinin yerine getirilmesi dinimizce caizdir.
Kurban Etinin Taksimi ve Diğer İşlemler
İslam mali ibadetlerde paylaşmayı ön görmektedir. Bu sebeple kurban etinin de usulünce paylaşılmasının iyi bir davranış olduğunu ifade etmektedir. Kurban etinin paylaşımının üç eşit parçaya bölünüp bir parçasının kurban sahibi ve bakmakla yükümlü olduğu kimseler tarafından tüketilmesi, ikinci parçanın zengin bile olsalar eş, dost ve akrabaya hediye edilmesi, üçüncü parçanın ise kurban kesmeyen fakir kimselere dağıtılması şeklindedir. Kişinin bakmakla yükümlü bulunduğu kimselerin kalabalık olması veya ihtiyaçlarının bulunması halinde kurban etinin kimseye dağıtılmadan evde tüketilmesi de bir sakınca taşımaz.
Kurban sahibinin kurban etinden hem yemesi, hem ikram etmesi hem de fakirlere dağıtması genel bir kural olup bunun ölçü ve şeklini her mükellefin kendi durumunu, çevresinin ihtiyaç ve imkânını göz önüne alarak bizzat belirlemesi ve bu konuda ibadet anlayışıyla hareket etmesi doğru olur. Kurban etinin kesimin yapıldığı bölgede dağıtılması teşvik edilirse de daha fazla ihtiyaç sahiplerinin bulunması halinde başka yerleşim birimlerine de gönderilebilir.
Kurban sırf Allah rızasını kazanmak için kesildiğinden dolayı etinin satılması câiz olmadığı gibi derisi, yünü, bağırsakları, kemikleri, iç yağı gibi eti dışında kalan parçalarının da sahibine gelir temin etmek amacıyla para ile satılması câiz değildir. Bunları kurban sahibi evde kullanabileceği gibi kullanılmak üzere birine hediye de edebilir. Eğer satacak olursa parasını tasadduk etmesi gerekir. Kurbanın etinin dağıtımı gibi diğer parçalarının hediye edilmesi veya parasının tasadduku da netice itibariyle kurban ibadetinin bir parçasını teşkil ettiğinden bunlarda da tasaddukun dinen câiz olduğu amaç ve yönlerin gözetilmesi gerekir. Eğer kurban ücretle kestirilmişse kesim ücreti kurbanın eti veya derisiyle veya bunların parasıyla ödenmez. Kurbanlık hayvanın kesim öncesinde sütünden ve yününden yararlanmak câiz olmayıp yararlanılmışsa bedelinin sadaka olarak verilmesi gerekir. Aynı şekilde kurbanlık koyun ve keçinin yünü kesimden sonra kırkılıp evde ihtiyaç için kullanılabilir, fakat satılıp paraya çevrilmemeli, aksi halde tasadduk edilmelidir.
Sonuç olarak, Kur’an-ı Kerim’de sebeb-i hikmeti ifade edildiği, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hayatı boyunca kestiği, ümmetine de kesme tavsiye ettiği ve itaat ve teslimiyetin sembolü olan Kurban ibadeti takvaya, sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya, birlik ve beraberliğe ve kardeşliğe vesile olmaktadır. Bunun için, imkânı olan her Müslüman’ın maddi ve manevi şartlarına uyup amacına uygun bir şekilde kurban kesilmesi ve paylaşılması iyi bir davranış olacaktır. Kurbanını kendisi kesemeyecek durumda olan ve kesilmek üzere ihtiyaç duyulan başka yerlere göndermek isteyen kişi vekâlet yoluyla kurban ibadetini yerine getirebilir.
Bir cevap yazın