Gündem

Müminin Miracı, Namaz İbadeti

Müminin Miracı, Namaz İbadeti
08-05-2020 17:45

Salât ve selam rahmet Peygamberi olan ve Allah(c.c.)’a nasıl ibadet edileceğini bize öğreten Hz. Muhammed(s.a.v.)’e, O’nun ehl-i beytine, ashabına ve O’na tabi olanların üzerine olsun.

Biz insanoğlunun temel yaratılış gayesi Allah(c.c.)’a kulluk etmektir. Başıboş ve amaçsız, hedefsiz ve gayesiz yaratılmamışız. Bundan dolayı Rabbimiz bize yaratılış gayemizi hatırlatmak ve bildirmek için, insanlar içinde peygamberler seçti ve seçtiği peygamberlere vahiy indirdi. Peygamberler de Allah(c.c.)’a nasıl ibadet edeceğimizi aldıkları vahyin ışığında bizlere öğrettiler.

Namaz, Rabbimize kulluğumuzun en iyi şekilde ifadesi, dininin direği, mümin miracı ve Müslüman’a güzel bir ahlak kazandıran ve günde beş vakit Alla(c.c.)’ın huzurunda durmamıza vesile olan, ahirette ilk sorulacak salih amel ve imandan sonra gelen en önemli ibadetidir.

Namaz, akil, baliğ ve Müslüman olan her kişiye farzdır. O, Miraç gecesinde beş vakit olarak farz kılındı. Farziyeti, ayet, hadis ve icma ile sabittir. Şartları tutan her müminin, günde beş vakit ve Cuma namazını yerine getirmesi gereken bir ibadettir. Namaz ibadeti, hüküm açısından, farz, vacip ve sünnet olarak üçe ayrılır. Namazın on iki farz vardır. Bunların altı tanesi şart, altı tanesi de rükündür. Şartlar; Hadesten taharet, necasetten taharet, setr-i avret, istikbâl-i kıble, vakit ve niyettir. Rükünleri ise, İftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rükû, secde ve ka’de-i ahire(son otoruş)dir.

Namaz Kötülüğe Engeldir

İnsanoğlu, dünyanın aldatıcı çarkı içinde, şeytanın sağdan yaklaşması ile gaflet içine dalıp kulluk görevini unutarak manevi hayatını kirletebilmektedir. Bazen de dünyalık elde etmeyi bir amaç haline getirip rabbine karşı nankör bir tutum ve davranış içine girebilmektedir. İşte namaz Allah(c.c.)’a iman edip itaat eden müminler için kulluğu hatırlatıcı bir uyarıcı hükmündedir. Onu gaflete dalmaktan, kötülüğe bulaşmaktan ve hayâsızlık edip ahlaka uyman davranış sergilemekten uzak tutar ve engel olmaya çalışır. Nitekim Allah(c.c.), namazın mümine kazandırdıkları, fonksiyonu ve işlevi hakkında şöyle buyurmaktadır: “Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten meneder. Allah’ı anmak her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût, 29/45)

Namaz Temiz Bir Nehir Gibidir

Günde beş vakit kıldığımız namaz manevi açıdan günahlarımızı silen ve sevaplarımızı artıran temiz ve berrak bir nehir hükmündedir. Hz. Peygamber Efendimiz(s.a.v.), namazın manevi açıdan bir nehir hükmünde olduğunu şu şekilde ifade etmektedir: “Beş vakit namaz, birinizin kapısının önünde akan ve içinde her gün beş defa yıkandığı suyu bol bir nehir gibidir.” (Müslim, Mesâcid, 284); Hz. Peygamber(s.a.v.) bir gün ashab-ı kirama şöyle bir soru yöneltti: Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?” Sahabe-i kiram “O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz.” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber(s.a.v.) : “Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder” buyurdular. (Buhârî, Mevâkît, 6; Müslim, Mesâcid, 283)

Namaz Kurtuluş Vesilesidir

İbadetler bizi Allah’a yaklaştıran, günahlarımıza kefâret olan ve sevaplarımızı artıran salih amellerdir. Bunun için bir mümin ibadetlerini, dinimizin ifade ettiği şekliyle yani usulü ve erkânıyla eda ederse onun için bu ifa ettiği ibadet dünya hayatında huzur ve mutluluğa ahiret hayatında ise Allah’ın rahmetini ve mağfiretini kazanmaya sebep olup kurtuluşa vesile olur. Dünyada huzur ve mutluluğumuza ahirette ise kurtuluşumuza vesile olan ibadetlerde birisi de namaz kılmaktır. Allah(c.c.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Resule itaat edin ki size merhamet edilsin.” Nur, 24/56); “Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Bakara, 2/277)

Hz. Peygamber(s.a.v.) namaz kılmanın günahlarımız bir kefâret olduğunu şu şekilde ifade etmektedir: “Büyük günahlar işlenmedikçe, beş vakit namaz ile iki Cuma namazı, aralarında işlenen küçük günahlara kefârettir.” (Müslim, Tahâret, 14); “Bir Müslümanın –büyük günah işlemediği takdirde- vakti gelen farz namazları, abdestini, rukûununu ve huşûunu güzelce yerine getirerek kılması, geçmiş günahlarına kefâret olur. Bu, bütün sene için böyledir.” (Müslim, Tahâret, 7); “Bir kulun kıyamet gününde, ilk hesaba çekileceği amel namazdır. Eğer namazın hesabını iyi verirse kurtulur ve kazanır. Eğer namazın hesabını veremezse kaybeder ve hüsrana uğrar.” (Tirmizî, Salât, 188)

Namaz, Ailemiz ve Sorumluluğumuz

Aile sahibi olan bir mümin, kendisi namaz kılmakla mükellef olduğu gibi ailesine; eşine, çocuklarına da namaz kılmayı öğretmesi ve onları namaza teşvik etmesi eşlerin ve anne-babanın temel görevlerindendir. Müslüman bir ailenin mutluluğu ve huzurunun temeli, o aileyi oluşturan bireylerin Allah(c.c.) ’ın rızasını kazanması için birbirlerine karşı olan görev ve yükümlüklerini yerine getirmek, birbirlerine iyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamak, manevi bir ortamın oluşması için gayret sarf etmek, ebedi ve baki olan ahiret hayatını kazandırıcı ameller için birbirlerini gözetleyip teşvik etmektir. Nitekim Allah(c.c.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 9/71); “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.” (Tahrîm, 66/6); “Ailene namaz kılmayı emret ve kendin de ona devam et.” (Tâhâ, 20/132) Allah, bu konuda Hz. İsmal’in(a.s.) duyarlılığını ve örnekliğini hakkında şöyle buyurmaktadır: “Bu kitapta İsmâil’i de okuyup an. O gerçekten sözüne sadıktı; elçi-peygamberdi. Halkına namazı ve zekâtı emrederdi ve rabbinin rızâsına ermişti.” (Meryem, 19/54-55)

Eşlerin birbirlerini namaza teşvik etmeleri ve ona kaldırmasını faziletli bir davranış olduğunu biz ümmetine tavsiye etmiştir. Bu faziletli davranış hakkında şöyle buyurmaktadır: “Geceleyin kalkıp namaz kılan, karısını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah merhamet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu 18, Vitir 13; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 5; İbni Mâce, İkâmet 175)

Anne ve babanın, dede ve nenenin çocukları için hayır ve iyilik üzerine dua etmesi ve özellikler kendilerinden meydana gelen ve gelecek nesli için ibadet ve taat içinde olmaları için dua etmeleri gerekir. Bu konuda, rabbimiz, bizlere şu şekilde dua etmesini ifade etmektedir: “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” (İbrâhîm, 14/40) Bundan dolayı aile büyüklerine düşen çoluk çocuklarının Allah’a kul, Hz. Peygamber’e(s.a.v.) ümmet, bu ümmete faydalı bir birey ve ailesine hayırlı bir evlat ve torun olması için samimi, içtenlikle dua etmesidir.

Sonuç, bir Müslüman olarak dinimizin ifade ettiği şeklide ibadetlerimizi eda etmeye ve özel olarak da namazı kılmaya gayret edelim. Aynı zamanda ailemize ve çocuklarımıza da ibadet etmelerine teşvik edip onlara öğretmemiz hem dünyamız hem de ahiretimiz için salih bir amel ve iyi davranış olacaktır.

BİR DUA

Ey Rabbim, bizleri hayatı boyunca namaz kılan ve sana kul, Hz. Peygamber’e(s.a.v.) ümmet, bu ümmete faydalı bir birey ve ailesine hayırlı bir evlat ve torun olan nesle sahip olanlardan eyle!

BİR SORU/CEVAP

Soru : Namaz kılmamanın mazereti olabilir mi?

Cevap : Bilindiği gibi namaz, dinimizin ifasını emrettiği ibadetlerin en önemlisidir. Kelime-i şehâdetten sonra, İslam binasının üzerine kurulduğu beş esastan birincisidir. Akıllı ve ergenlik çağına ulaşan her müslümanın namaz kılması farzdır. Terk edilmesi ve -geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın- vaktinde eda edilmeyip kazaya bırakılması, günahtır. Namaz, uyuyakalmak, unutmak ve baş ile de olsa îma ile kılamayacak kadar hasta olmak gibi meşru bir mazeret bulunmadıkça kazaya bırakılamaz. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise, uyandığı veya hatırladığı vakit kılsın” (Buhârî, Mevâkît, 37; Müslim, Mesâcid, 314-316) buyurmuştur. Meşguliyeti çok olmak, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve yolculuk gibi durumlar namazın ertelenmesi için özür sayılmaz. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Öyle erkekler vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alışveriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyabilir. Onlar, dehşetinden kalplerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar.” (Nûr, 24/37) İşverenin veya iş yerinde sorumluluk alan kimsenin, namaz kılmak isteyen memurlarına ve işçilerine, Cuma namazını ve beş vakit namazın da hiç değilse farzlarını kılabilme imkânını sağlaması gerekir. Ancak çalışanın da işini aksatmaması ve iş disiplininin korunması açısından işverenin veya amirlerin iznini alması uygun olur. İzin verilmemesine rağmen kılınan namaz geçerlidir. Namaz kılma imkânı bulunmayan bir yerde çalışan kimsenin bu imkânı bulabileceği bir iş araması uygun olur. Eğer çalışanlar aramalarına rağmen başka bir imkân bulamazlar ise; öğle ile ikindiyi, ya ikindiyi öne alarak öğle vaktinde ya da öğleyi geciktirerek ikindi vaktinde; akşam ile yatsıyı da yatsı vaktine geciktirerek veya yatsıyı akşam vaktine alarak (cem ederek/birleştirerek) kılabilirler. Fakat bunun bir zaruret hükmü olduğunu hatırdan çıkarmazlar.

Kaynak: Fetvalar [ Din İşleri Yüksek Kurulu], DİB Yayınları, Ankara, 2018

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER