Sözlükte “engellemek, hapsetmek; güçlü ve dirençli olmak” anlamlarındaki “sabr” kelimesinin ahlâk terimi olarak “üzüntü, başa gelen sıkıntı ve belâlar karşısında direnç gösterme; olumsuzlukları olumlu kılmak için gösterilen metanet” gibi manalara gelmektedir. Diğer bir ifadeyle Sabır “nefsi telâştan, dili şikâyetten, organları çirkin davranışlardan koruma, nimet haliyle mihnet hali arasında fark gözetmeyip her iki durumda sükûnetini muhafaza etme, Allah’tan başkasına şikâyette bulunmama” şeklinde de tarif edilmiştir (DİA, Sabır). İmam-ı Gazzâlî sabrı “din duygusunun nefsânî arzu ve tutkuların baskısına karşı direnç göstermesi” diye tanımlar (İḥyâ-u Ulûmu’d-dîn, C. IV, Sh. 63).
Kur’an-ı Kerim’de “sabır” kavramı türevleriyle beraber 105 yerde geçmektedir. Sözkonusu ayetlere bakıldığında sabrın önemi üzerinde durulmakta, sabredenler yüceltilmekte ve onlara verilecek mükâfatlardan ve müjdelerden bahsedilmektedir.
İnsanoğlu, İmtihan ve Sabır
İnsanoğlu yeryüzünde Allah’ın rızasına uygun olarak güzel ameller yapmak ve sadece Allah’a kulluk yapmak için yaratılmıştır. Nitekim Allah bu hususta şöyle buyurmaktadır “Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu deneyerek göstermek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.” “Mülk, 67/2”; “İnsanları ve cinleri sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56)
İnsan bu yüce vazifesini yerine getirirken can ve maldan ve ürünlerden eksiltmek gibi bazı durumlarla onu sınamaktadır. Bu sınama karşısında Allah’a teslimiyetini gösterip sabredenler müjdelenmektedir. Bu hususta Allah şöyle buyurmaktadır “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler.” (Bakara, 2/155-56)
Mümin dinini yaşamaya çalışırken zorluklarla ve musibetlerle karşılayabilmektedir. Sözkonusu durumlar karşısında sabrederek Allah’tan yardım istemelidir. Allah bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerin yanındadır.” (Bakara, 2/153)
Sabır mümin için hayırlı amel ve günahlarının af olunması için bir vesiledir. Peygamber efendimiz (s.a.s.) bu hususta şöyle buyurmaktadır “Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına sıkıntı gelecek olursa ona da sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd, 64); “Allah, Müslüman’ın vücuduna batan bir dikene varıncaya kadar meşakkat, hastalık, endişe, keder, acı ve kaygı gibi musibetleri, onun günahlarına kefâret kılar.” (Buhârî, Merdâ, 1; Müslim, Birr, 50)
Musibet, Sabır ve Ecir
Mümin hayatında çeşitli musibetlere maruz kalıp sıkıntılar çekebilmektedir. Bu durumlarda onun göstereceği hayırlı davranış isyan içinde olmayıp Allah’a teslimiyetini gösterip sabretmesidir. Peygamber efendimiz (s.a.s.) bir gün ashâb-ı kirâmla birlikte Cennet’ül-Bekî’yi ziyaret etti. Bir mezarın başında feryat-ı figan içinde ağlayan bir kadına rastladı. Hz. Peygamber (s.a.s.) kadına “Allah’tan kork ve sabret” dedi. Kadın “Geç, git, benim başıma gelen musibet senin başına gelmedi.” dedi. Peygamber’i (s.a.s.) tanıyamamıştı, kendisine “O (s.a.s.), Peygamber’di” denilince kadın, Peygamber’in (s.a.s.) kapına geldi. Kapıda görevlilerin bulunmadığını gördü ve şöyle dedi: “Ben seni tanıyamadım, (diye Peygamber’e (s.a.s.) özür beyan etti.) Bunun üzerine Peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu: Sabır, musibetin ilk anında (gösterilirse sabır)dır.” buyurdu. ( Buhârî, Cenâiz, 31; Müslim, Cenâiz, 14-15); “Mümin bir kulumun dünyada sevdiği dostunu aldığım zaman, o kimse (sabrederse ve ) Allah’tan ecir beklerse onun karşılığı cennettir.” (Buhârî, Rikâk, 6); bir kudsi hadiste Allah şöyle buyurmaktadır: “Herhangi bir kulumu sevgili gözlerini kaybetmekle sınadığımda, eğer sabrederse gözlerine karşılık onu cennete koyarım.” (Buhârî, Merdâ, 7)
Müminin, başına gelen musibete sabretmesi önemli bir davranış olup bu tutum karşısında ona hesapsız bir ecrin vardır. Nitekim Allah bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Ama kim sabreder ve bağışlarsa, işte bu güçlü irade gerektiren işlerdendir.” (Şûrâ, 42/43); “De ki (Allah şöyle buyuruyor): “Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar iyilik bulacaklardır. Allah’ın arzı geniştir. Sabredenlere mükâfatları hesapsız verilecektir.” (Zümer, 39/10)
Kur’an-ı Kerim’de Peygamberler ve Sabır Örnekleri
- Eyüp (a.s.) ve Sabır
Kur’an-ı Kerim tarih içinde yaşamış olaylardan bahsetmekte ve çeşitli konularda bize ibretlik olaylardan haber vermektedir. Haber verilen olaylardan bazıları da tevhid mücadelesi yolunda sıkıntılar çeken peygamberlerdir. Sözkonusu peygamberlerden birisi de sabır peygamberi olarak ifade edilen Hz. Eyüp (a.s.)’dir.
Hz. Eyüp (a.s.), dedesi Hz. İshâk’ın (a.s.) ona yaptığı duanın bereketiyle malı, mülkü, çoluk-çocuğu çoktu. Fakirlere, yetimlere ve ihtiyaç sahibi insanlara yardımcı olurdu. Allah, O’nun (a.s.) teslimiyetini sınamak ve ondan sonra gelenlere ibret olunması için malından eksiltme, canına hastalık verme ve çocuklarının vefat etmesiyle imtihan etti. O (a.s.) tüm bu zor durumlar karşısında sabrederek, büyük bir teslimiyet içinde Allah’a dua etti. Neticede Allah da yitirdiği her şeyi O’na (a.s.) geri verdi. Kur’an-ı Kerim’de bu husus şöyle ifade edilmektedir “Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti. Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik.” (Enbiyâ, 21/83-84; Bkz Sâd, 38/41); “…Gerçekten biz Eyyûb’u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.” (Sâd, 38/44)
- İbrahim (a.s.) ve Sabır
Kur’an-ı Kerim tevhid mücalesi sıkıntılar çeken, bu yolda ateşlere atılan ve tüm zorlukara rağmen sabırla ve metanetle tebliğ ve irşat hizmetine devam Hz. İbrahim’i ((a.s.) bizlere örnek göstermektedir. Nitekim bu hususta Kur’an-ı Kerim bize şöyle haber vermektedir “ᅠİbrahim’de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir” demişlerdi.” (Mümtehine, 60/4), “İbrâhim, “Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyen tanrılara mı tapıyorsunuz? Size de Allah’ı bırakıp taptığınız şeylere de yazıklar olsun! Siz aklınızı kullanmaz mısınız?” dedi. Putperestler, “Eğer bir şey yapacaksanız, yakın onu ve böylece tanrılarınıza yardım edin!” dediler. Biz de, “Ey ateş” dedik, “İbrâhim için serin ve zararsız ol!” ( Enbiyâ, 21/66-69)
- Peygamber Efendimiz (s.a.s) ve Sabır
Âlemlere rahmet ve tüm insanlara uyarıcı ve müjdeleyici olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (s.a.s) risaletin kendisine tevdi edildikten sonra çeşitli zorluklar gördü. Kur’an’ın mesajının inşalara ulaşması için bazı akrabalarından ve çevresinden sözel ve fiili sıkıntılar çekti. O (s.a.s), sabrederek sıkıntı ve zorlukları aşmakla beraber sahabesine de sabırlı olmaya teşvik etmiştir. Kur’an-ı Kerim bu hususta şöyle ifade etmektedir “Sen sabret; sabır göstermen de Allah’ın ihsanı sayesinde olacaktır. Onlardan dolayı üzülme, kurdukları tuzaklardan kaygı duyma.” (Nahl, 16/127), “Ey iman edenler1 Sabredin. Birbirinizle sabırda yarışın…” (Âl-i İmrân, 3/200)
Netice olarak sabretmek, sabırlı olmak önemli bir haslet olup dinimiz İslam ona önem vermiştir. Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyyede bu hususta bizlere alınması gerek tutumu belirtip tavsiyelerde bulunmaktadır. Mümin kişi dünya hayatında çeşitli sıkıntılar ve zorluklar yaşayabilmektedir. Onun söz konusu durumlarda Allah rızasını kazanmak için sabır göstermesi güzel bir davranış olmaktadır.
Rabbim, bizleri kendi rızasını kazandıracak şekilde olumsuz durumlar karşısında sabretmeyi nasip eylesin!
Cumamız Mübarek Olsun!