Bilindiği üzere Yeni Zelanda’nın “Hıristiyan Kilisesi” anlamına gelen Christechurch şehrinde, Müslümanların mabedi olan iki camiye İslamofobi haydutları tarafından düzenlenen saldırı sonucu 50′ ye yakın Müslüman şehit olmuş ve yüze yakın Müslüman da yaralanmıştır.
Yapılan bu saldırıyı şiddet ve nefretle kınıyor, faillerinin de şiddetli bir şekilde cezalandırılmasını istiyoruz.
Başta şehit ve yaralıların yakınları olmak üzere Yeni Zelanda’daki İslâmî camiaya, tüm İslam alemine başsağlığı diliyoruz.
Bu saldırı direk İslam dini hedef alınmış bir saldırıdır. Batının zalimleri ve Asya’nın münafıklarının bu saldırıya karşı sesiz durmaları ve ciddi bir tepki göstermemeleri manidardır.
Aynı saldırı camide değil de, bir kilisede veya bir havrada ayin esnasında gerçekleştirilmiş olsaydı ve hele de yapılan katliam canlı yayınla dünyaya da seyrettirilseydi, acaba insan müsveddesi dünya zalimlerinin ve Asya münafıklarının tepkisi ne olurdu?
Batı’nın silahşorluğunu yapan bir kısım kalemlerin ucunda kan fışkıran, medya mensupları ve yandaşları ‘’ Müslüman teröristler’’ diye kıyamet koparırlardı.
Terörle İslam kelimesini yan yana getiren ve bu amaçla da İslam coğrafyalarında İslam kılıklı örgütler kurduran Batı ve onların içimizdeki temsilcileri bu vahşeti de Hıristiyan terörü olarak isimlendirebilecekler midir
Coğrafyamızda İslamı kötü göstermek amaçlı sahneye sokulan; DAEŞ gibi İslamî kılıklı ve gayrıislamî diğer terör çeşitlerinin perdelerinin arkasında örgüt hatta devlet düzeyinde Haçlı zihniyetinin yerel temsilcilerinin olduğunu ne zaman öğreneceğiz
Mübareze yoluyla İslamı yenemeyeceğini çoktan anlayan Batı İslam’ı İslam’la vurmak için oluşturduğu İslamofobi havasındaki amaç Hıristiyan gençliğin kudurganlığını, kalleşliğini artırıp İslam’a saldırmaktır. Nihayet son saldırı da bu gençlere dedelerinden tevarüs etmiştir.
Bunların ecdadı aynı metotla Hz. Ali’yi secdede, Hz. Osman’ı tilavette Hz. Ömer’i rükûda şehit etmemişler midir? Yeni Zelanda zelilinin silahının üzerinde yazılı Haçlı zihniyetinin intikam duygularını anlatan ” Türkiye düşmanımızdır.” tipi cümleler bunların kalleşliği dedelerinden aldığının göstergesi değil midir?
İslam aleminin çeşitli fırkalara ayrılmış olması bu haçlı zihniyetine büyük cesaretler vermiştir. Küfür tek millet olmayı becermiştir.
Küfür ümmetçi olmayı becermiştir. Bize ise milliyetçiliği dayatmıştır. Geçenlerde ülkemizde okunan ezanın insanlıktan nasibini almamış kişiler tarafından ıslık çalınarak protesto edilmesi, Batılı zalimleri daha da şımartmıştır.
Ezandan daha vahimi, şahadetleri dinin temeli olan ezanın gereğinin yerine getirilmemesi, ezanın altının doldurulmaması, İslamın sembolü olan minarelerin altındaki camilerin direklerinin sağlam olmaması, yani dinin direklerini inşa etmeye çalışanların sayı sının azlığı Batılıları daha da cesaretlendirmektedir. dır. Cami dışındaki kalabalığın cami içindeki cemaatçikten kat be kat fazla olması düşmanlarımıza demografik yapımız hakkında ip uçları sunmaktadır.
Kubbeyi miğfer, minareyi süngü olarak bellememenin, bu bilincin caydırıcı özellik taşıdığını bilmemenin son faturası ne hazindir ki Yeni Zelanda vahşeti olmuştur. Zelanda “Yeni”dir, ama vahşet eskidir.
Dünyanın en barışçıl, en müreffeh ülkesi (?) diye takdim edilen bir ülkesinde yaşanan bu “mim”sizlik ( me-deniyet) Batı’nın iki yüzlülüğünün son delilidir.
Ağaç katliamı bahanesiyle “Gezi Tufanı”nı koparanlardan;Yeni ZELİLANDA katliamı için bir yelcik estirmelerini beklemek düşmanı yeterince tanımamak demektir. Düşmanın mağlup edilmesinin ilk şartı onu tanımaktır.
Düşman olduğu tam tespit edildikten sonra da ona dost muamelesi yapmamaktır. Düşmana dost muamelesinde bulunmak, dostlara ihanet etmek demektir.
Çanakkale’ de “yaralıdır, savunmasızdır” diye dokunulmayan tedavi edilen, ölenleri bu topraklarda gömülen bu ANZAK’lar “merhametten maraz doğar.
atasözünü ne yazık kı haklı çıkarmışlardır. “Sen de mi Brütüs?” dedirtmişlerdir. Çözüm olarak Ümmetin her türlü fitneciliği, kişisel ve küçük hesapları bir tarafa bırakarak, nefsinin çıkarlarını elinin tersi ile iterek, şahısları değil direk dinimizi hedef alan bu faşist ve global düşünceye sahip kişilere, ülkelere karşı, bir beden parçası gibi toplu durmaktır.
Fert fert, bölge bölge, devlet devlet, kıta kıta hasılı ümmet olarak durmaktır. Kınamakla yetinmemektir. İşlenen suça mukabil gelen ceza kınamak değildir.
Şiddetle kınama da değildir. Aylıktan 1/30, 1/8 kesme cezaları, açığa alınma, memurluktan çıkarma. bir daha memurluğa dönememe, tutuklama, yargılama, müebbet hapis, hatta idam cezalarından hakkedileni hak sahibine vermek Cenabı- ı HAKK’IN “Hakk” ismine iman etmenin bir gereğidir.
Bireylerin göstereceği tepki farklı, devletlerin göstereceği tepki farklı olmalıdır. Devletin göstereceği tepkinin dozunun da bireylerin tepkisine, desteğine bağlı olduğu da unutulmamalıdır.
Bu düşünce ve duygularla bu menfur saldırıda hayatlarını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar ve ailelerine sabr-ı cemiller dilerken; bunun üzüntüsünü yaşayan ümmetin evlatlarına başta Diyanet- Bir-Sen camiası ve hassaten de bendeniz fakir olmak üzere bu tür acıların yaşanmaması için hiç olmazsa ferdi anlamda ne gibi önlemler almamız gerektiği bilincini geliştirmemizi Yüce Allah’tan temenni ederim. Ümmetin başı sağ olsun.