ABDEST İBADETİ, ÖNEMİ VE FAZİLETİ

Mahmut Yıldızbaş
Mahmut Yıldızbaş

MY.BAŞ2163

ABDEST İBADETİ, ÖNEMİ VE FAZİLETİ
07-11-2021

Hamd-ü sena âlemlerin rabbi olan Allah’a aittir. Salât ve selâm üsve-i hasene olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e, O’nun ehl-i beytine, ashabına ve O’na tabi olanların üzerine olsun.

Abdest, başlı başına maddî temizlik olması ve birçok tıbbî faydalar taşıması yanında, temelde bir mânevî temizlik ve arınma vasıtasıdır. Abdestin imanın yarısı olduğunu, abdest alırken yıkanan uzuvlardan günahların döküldüğünü, kıyamet gününde müslümanların abdestin eseriyle yüzleri, el ve ayakları parlak olduğu halde çağrılacaklarını ifade eden hadislerle, abdestin fazileti hakkındaki diğer birçok hadis bulunması, önemli bir ibadet olduğu hususunu açıkça ortaya koymaktadır.

Abdest İbadeti, Ahirette Nurdur

Hz. Peygamber(s.a.v.)’i görme saadetine eremeyip, onunla asr-ı saadette yaşayamamış olsalar da, O’nun kardeşleri, nurlu simaları ile âhirette tanınabileceklerdir. Bunun yolu ise maddî ve mânevî kirlerden arınma vesilesi olan abdesttir.

Hz. Aişe(r.a.) ifade ettiği üzere, Hz. Peygamber(s.a.v.) bazan tek başına bazan ashabıyla Mescid-i Nebevi’nin doğu tarafında bulunan Cennet’ül-bakî’ olarak ifade edilen kabristana gider ve orada medfun bulunan Müslümanlara dua ederdi. Yine böyle ziyaret günlerinden bir gün, Hz. Peygamber(s.a.v.) sahâbîlerle birlikte bir kabristana uğradı ve “Esselâmü aleyküm ey müminler diyarı(nın sakinleri)!” diyerek selâm verdi. Sonrasında ise, “İnşallah biz de size katılacağız, (ancak din) kardeşlerimizi (dünyada) görmüş olmayı çok arzu ederdim.”diye ekledi. Bunu duyan sahâbîler merakla, “Yâ Resûlallah! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?” dediler. Allah Resûlü, “Siz benim ashâbımsınız, kardeşlerim ise henüz (dünyaya) gelmeyenlerdir.” buyurdu. Bunun üzerine ashâb-ı kirâm, “Ümmetinden henüz dünyaya gelmeyenleri nasıl tanıyacaksın Yâ Resûlallah?” diye sordular. Resûlullah şöyle dedi: “Bir adamın siyah atlar arasında, alınları ve ayakları beyaz (sekili) atları olsa, onları tanımaz mı?” Ashâbın, “Elbette tanır.” cevabını duyan Resûl-i Ekrem, ümmetinden hiç görmediği insanları kıyamet gününde nasıl tanıyacağını, müjde niteliğindeki şu cevabıyla bildirdi:İşte benden sonra gelecek olan kardeşlerim, aldıkları abdestten dolayı kıyamet günü abdest azaları parlayarak gelecekler. Ben de onları Kevser havuzu başında karşılayacağım.” (Müslim, Tahâret, 39)

Hz. Peygamber(s.a.v.), kıyamette kendilerini tanıyıp tanıyamayacağını soran ashâbına, “Elbette tanıyacağım. Sizin o gün hiçbir ümmette bulunmayan bir simanız olacak. Benim yanıma abdest izlerinden dolayı yüzleriniz ve ayaklarınız nurlu olarak geleceksiniz.”(Müslim, Tahâret, 36) şeklinde cevap vermiştir.

Abdest Günahların Affına Vesiledir

Hz. Peygamber(s.a.v.), yalnız, ruhları câhiliyenin düşünce ve inanç kirlerinden arındırmakla kalmamış, beden temizliği konusunda da oldukça hassas davranarak ashâbına bunu öğretmiştir. Mümin kişi, şeytanın verdiği aldatıcı vesveseyle bilerek veya bilmeyerek günahlar işleyebilmekte ya da hatalar yapabilmektedir. Bundan dolayıdır ki, Allah(c.c.), mümin bir kulunu affetmek için tövbe etmek, istiğfar dilemek, namaz kılmak, hacca gitmek gibi çeşitli bağışlanma yollarını ona göstermiştir. Farzlarına, sünnetlerine ve adabına uyarak sünnete uygun bir şekilde alınan abdest günahların bağışlanmasına vesiledir. Hz. Peygamber(s.a.v.) abdestin günahların affına vesile olduğuna dair şöyle buyurmaktadır: “Müslüman —veya mümin— bir kul/kişi abdest alır da yüzünü yıkarsa, gözleri ile baktığı her günah suyla —yahut suyun son damlasıyla— yüzünden çıkar gider. Ellerini yıkadığı zaman elleriyle işlediği her günah su ile —yahut suyun son damlası ile— beraber ellerinden çıkar gider. Ayaklarını yıkadığı zaman ayaklarının yürüyerek işlediği her günah su ile —yahut suyun son damlasıyla— birlikte çıkar gider. Sonunda o kul/kişi günahlarından arınmış olur.” (Müslim, Tahâret, 32; Tirmizî, Tahâret, 1)

“Bir kimse abdest alır ve güzelce abdest almaya özen gösterir, ardından da namaz kılarsa, bu abdestle namaz arasında işlediği (günahlar) o namazı kılıncaya kadar mutlaka bağışlanır.” (Buhârî, Vudû”, 24; Müslim, Tahâret, 5)

“Kim benim aldığım şu abdest gibi abdest alır da sonra kalkıp iki rekât namaz kılarsa ve kıldığı bu namazda hatırına dünyalık getirmezse Allah onun geçmiş günahlarını affeder.” (Buhârî, Vudû’, 24)

Abdest, Namazın Kabul Edilmesinin Anahtarıdır; Farzıdır

Abdest, başta namaz olmak üzere, Kur’an-ı Kerim okumak ve Kâbe’yi tavaf etmek gibi diğer ibadetlerin de anahtarı konumundadır. Nitekim Allah(c.c.), kullarına namaza kalktıkları zaman abdest almalarını emretmiş, Hz. Peygamber(s.a.v.) de Allah(c.c.)’ın emrettiği şekilde güzelce abdest alınmadıkça namazın tamamlanmayacağını bildirmiştir. Allah(c.c.) Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın…” (Mâide, 5/6)

Hz. Peygamber(s.a.v.) abdestin namazın kabulu için bir anahtar konumunda hususunda şöyle buyurmaktadır: “Cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı ise abdesttir.” (Tirmizî, Tahâret, 1)

Sonuç olarak, İslam’da, abdest ibadeti, kendisine bağlı olan bazı ibadetlerin tamamlanması ve kabul edilmesi şartlarından biri ve günahların bağışlanması için bir vesile olarak görülmektedir. Mümin bir kişi Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber(s.a.v.)’in sünnet-i seniyyesinde geçtiği üzere namazın anahtarı konumunda bulunan abdesti ibadetini eda etmeye dikkat edip özen göstermesi gerekmektedir.

Hz. Peygamber(s.a.v.), namaz ve benzeri ibadetleri yerine getirmek amacıyla abdest aldığı gibi, diğer zamanlarda da mümkün mertebe abdestli olmaya özen göstermiştir. Hz. Peygamber(s.a.v.), namaz ve benzeri ibadetleri yerine getirmek amacıyla abdest aldığı gibi, diğer zamanlarda da mümkün mertebe abdestli olmaya özen göstermiştir. Ashâbını bununla yükümlü tutmamış ancak onların da bunu uygulamalarından hoşlanmıştır.

Hz. Peygamber(s.a.v.)’in yatmadan önce namaz abdesti gibi abdest alıp öyle uyuyup, Hz. Peygamber(s.a.v.) de abdestli olarak yatağına giren ve uykusu gelinceye kadar Allah(c.c.)’ı zikreden kimsenin, dünya ve âhirete dair yaptığı duasının kabul edileceğini haber vermektedir. Bunun yanında, abdestin öfke ateşini söndürdüğünü bildiren Hz. Peygamber(s.a.v.), ashâbına öfkelendiklerinde abdest almalarını tavsiye etmiştir.

Cumamız Mübarek Olsun

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?