Dünü Ve Bugünü İle Siverek’in Yaşam Manifestosu - 6 -

Hasan Baydilli
Hasan Baydilli
Dünü Ve Bugünü İle Siverek’in Yaşam Manifestosu - 6 -
14-06-2023

YAZI- 6 (SON)

Bu kez başladı gurbet sancısı,
Aradan bilmem kaç yıl geçti…
Bazen bahar tadında,
Bazen kışın ayazında,
Ha biraz eksik, ha biraz fazla,
Aslına bakarsan; varla yok arasında,
Hem de çetin bir hayat kaygısında,
Ayakta durmaya çalışılıyordu;
Ekmek kavgasında.
İşte böyle, yıllar su gibi gelip geçti,
Geçti ama delerek geçti,
Kalmadı artık sevinçler,
Bir rüzgâr gibi esip geçti,
Eskiden güzel miydi yaşamdaki izler?
Güzel olmasa da; insan memleketini özler,
Ardından başladı memleket sevdası,
Nede olsa; doğduğun, yaşadığın, uğruna kavgalar verdiğin şehir;
Haksızlığına, hukuksuzluğuna, zulmüne,
Adaletsizliğine karşı direnç gösteremeyip;
Sürgün yediğin şehir…
Yağmalanmış, talan edilmiş; bağın, bahçen evin, köyün,
Buralarda geçti senin öykün,
Doğduğun küçelerde arıyorsun bir zemin,
Bulamıyorsun, yok artık; ne köpeğin ne kedin,
Lahit taşlı kadim duvarlar sana ağlıyor bilesin,
Her şeye rağmen gelmek istersin;
Görmek istersin, gezmek istersin…
Doğduğun toprakların havasını teneffüs etmek istersin,
Yaralı ruhunu teskin etmek için,
Bir tas suyundan içmek istersin…
Ama her yer kör, herkes lal; eskiye dair hiçbir şey görmezsin…
Nihayet yıllar sonra gelmişsin,
Özlem duyduğun memleketine,
Bakınırsın hasretle sağına, soluna, çevrene,
Aman da ne aman! Ne eski tas kalmış, ne eski hamam,
Kırpışık gözlerle alttan süzerler seni,
Sanki buraya düşmüşsün yeni,
Hele bir de, “Bilmem ne buluşması!” için geldik dersen,
Köhne beyinliler alırlar kara listeye seni,
Demezler ki; bu gördüğümüz,
Bizden önceki Siverek’in eski sahibi,
Bizden evvelki kadim sahibi…
Yalnız kalırsın Siverek’in orta yerinde,
Tek kişilik miydi bu şehir? Gel de üzülme, şüphe etme?
O zaman bom boş görünür Siverek sana;
Ne bir dost, ne arkadaş, ne akraba!
Doğduğun şehrin küçelerinde; şimdi yeller esiyor,
Her yer kap kara, her yer Ankara!
İç çekerek bakıyorsun hewşli evlere,
Ve lahit taşlarla örülü kadim duvarlara…
İstediğin kadar sokaklarda geçmişini ara…
Ne yerinde bıraktığın evin, köyün, bahçen, bağın;
Ne de ata toprağın,
Hiç birinde eser kalmamış,
Her biri ayrı, darmadağın.
Halen kan davası, başlık parası, arazi anlaşmazlığı,
Tefeciler, faizciler, bahisçiler;
Din satanlar, muhteşem evlerde saygın rollerde “dava” çözenler,
İnsanları aşiretlere bölenler…
Halen yokluk, yoksulluk, işsizlik ve mevsimlik işçiler…
“Ses susar, ama gönül susmaz!” derler,
“Ama” dersin… Neden? Evet, koskoca “Ama…”
Artık Siverek’te eski Siverek’i göremezsin!
O zaman başın düşer bir yana…
Sonra üzülürsün, kahrolursun;
Istırap verir gördüklerin sana,
Öz yurdunda kalırsın yalnız başına,
“Ne hal gelmiş?” dersin benim ana vatanıma!
İçin kor gibi yanarken, susarsın;
Acıları katarsınız sol yanına,
“Ama” siz yine de çocuk düşlerinizde yaşayan,
Ve saf duygularınızda kalan;
Ve anılarınızda kaybolan,
Siverek’in küçelerini gezin…
Desinler “kimdir” bu saçı ağaran,
Varsa bağlarını, bahçelerini, toprağını, felhanını,
Bulabilirsen eski komşuları ve sokakta ağlayan çocukları…
Ve babanın mezarını…
Buruk bir yürekle ziyaret et onları,
Bil ki geride kalan; koskoca bir yalan,
Onurudur insanın ardında kalan,
Mevzu uzun yaşamak değil,
Yaşamı hakkıyla yaşaman.
Gerçekleri bilmeyi ve yazmayı kim sevmez;
Nankör ve bencillerden gayrı,
Yaşadığını, bildiğini, gördüğünü;
Dostlarınla paylaşmak ne güzel bir anı,
Gerçekleri aramanın en güzel yolu,
Vicdanıdır; vicdanı,
Hem gördüm; kurdu, kuşu, tavşanı,
Karanlığı, ışığı; hem de virajı,
Örselenmiş hayatların artıyor tirajı,
Bazen ben de yaşadım; gördüm tuzağı…
Boş ver bu nankör dünyayı!
Değmez,
Yaşa, içinde bulunduğun huzurlu anı…
Yeri geldi mi nokta koymak gerek,
Virgüller yorar insanı.
Yani üç aşağı beş yukarı,
Böyle yaşıyor Siverek uşağı…

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?