Ahiret inancı, insanlık tarihi boyunca vahye dayanan bütün dinlerde bulunan temel inanç esaslarından biridir. Bunda dolayı gönderilen peygamberler, insanlara ahirete imana davet etmiştir. Bu sebeple dinimiz İslam’da da ahirete iman etmek müminin inanması gereken inanç esaslarından biridir. Ahirete iman “İnsan Nereye Gidiyor?” sorusunun cevabıdır.
Dünya hayatı fani, geçici olup ahiret ise ebedidir. Dünyada yapılan iyi ve kötü olan her amelin ahirette karşılığı olacaktır. Mümin, bu anlayışla hayatını sürdürmenin ve Allah’ın rızasını ve sevgisini kazanma anlayışı içindedir. Bu sebeple o, yaptığı davranışın ve söylediği sözün kiramen kâtibin melekleri tarafından yazıldığı ve ahirette hesabını vereceğini bilmektedir. Nitekim Allah Kur’an-ı Kerim’de bu hakikatleri şöyle ifade etmektedir “Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz.” (Tekâsür, 102/8)
Dünya ahiretin tarlası hükmündedir. Bu fani olan hayatta ne ekilirse ahirette de o biçilecektir. Nitekim Allah’ın, müminin ebedi olan ahiret hayatına amel olarak neler hazırladığını hususunda şöyle diyerek onu uyarmaktadır “ Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın! (Evet) Allah’a itaatsizlikten sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır.” (Haşr, 59/18)
İman, Salih Amel ve Büyük Mükâfat
Dünya hayatında sabırla, metanetle ve Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan ibadetler ahirette mümin için sevince, mükâfata ve ecir olarak kendisine dönecektir. Nitekim Allah Kur’an-ı Kerim’de dünyada iman edip ve salih amel işleyenlere büyük bir mükâfatların ve ecirlerin olduğunu şöyle ifade etmektedir: “İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara, kendileri için zemininden ırmaklar akan cennetler bulunduğu müjdesini ver. Onlara cennetteki meyvelerden biri rızık olarak her sunulduğunda, "Bu daha önce de bize rızık olarak verilendir" derler. O kendilerine, benzer şekilde verilmiştir. Ayrıca onlar için orada tertemiz eşler de vardır ve orada onlar sonsuza kadar kalıcıdırlar.”(Bakara, 2/25); “İman edip iyi dünya ve âhiret için yararı işler yapanlara gelince, halkın en hayırlısı da onlardır. Onların rableri katındaki ödülleri, altından ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu, rabbini sayıp O’ndan korkanlar içindir.” (Beyyine, 98/7-8); “O gün cennetliklere kalınacak yerlerin en iyisi, dinlenme yerlerinin en güzeli bahşedilmiş olacaktır.” (Furkân, 24/24)
Ahiret Hayatının İnşa Edilmesi
Allah, insanın, ahiret yurdunu heba etmemesi ve cenneti kazanması suretiyle dünyada yapacağı ibadetlerle ahiret hayatını inşa etmesinin yollarını ona göstermektedir. Dünya hayatı, tek yönlü bir yol gibidir. İnsan, bu yoldan sadece bir kere geçiyor ve bir daha dönüş yapamıyor. Bunun içindir ki, insan tek yönlü olan bu dünya hayatında iman, ibadet, itaat ve iyilik yolunu takip edip ölümden sonraki hayatını inşa ve mamur hale getirmesi gerekiyor. Allah’a imana ve ibadete sarılmadan ahirette Cennet’in kazanmak mümkün değildir. Bunun için Allah Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın rızasını kazanmak ve onun mukarreb kullarından olunması için imanın ve ibadetin vesile edinmesi hususunda şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda çaba harcayın ki kurtuluşa eresiniz.” (Mâide, 5/35)
Ahiret Hayatı Daha Hayırlıdır
Fani ve geçici olan bu dünya hayatı bir gün son bulacaktır. Ebedi ve baki olan ahiret hayatı başlayacaktır. Dünyanın geçici, süslü ve aldatıcı yüzüne aldanıp ahiretin unutulmaması gerekir. Çünkü insanoğlu dünya hayatında bir yolcu hükmündedir. Bir yolcu geçici olarak gittiği yerde ne kadar istifade ediyorsa, insanın da dünya hayatında o kadar istifade etmesi uygun olur. Ahiret yurdu, dünyaya karşın tercih edilmesi gereken daha hayırlı bir yerdir. Allah Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Oysa âhiret daha hayırlı ve süreklidir.” (A'lâ, 87/17). Hz. Peygamber(s.a.s.) dünyanın ahirete karşın değeri hakkında şöyle buyurmaktadır: “Âhirete göre dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. O kişi parmağının ne kadarcık bir su ile döndüğüne baksın.” (Müslim, Cennet, 55).
Tabi bu durum, dünyayı hakir ve onu küçük görme şeklinde anlaşılmamalıdır. Çünkü dünya da içindekilerle beraber Allah’ın bir nimetidir. Bu nimetin, amaç ve gaye olarak değil; Allah’ın rızasının kazanması için bir araç ve vasıta olarak görülmesi olmalıdır. Dünyaya, dinimiz İslam’ın ön gördüğü şekilde ve miktar ile değer vermek gerekir. Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın sana verdiğinden âhiret yurdunu kazanmaya bak ve dünyadan nasibini unutma! Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışma! Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.” (Kasas, 28/77)
Bir Soru / Cevap
Soru : “Kirâmen Kâtibin” ne demektir?
Cevap : “Değerli yazıcılar” anlamına gelen “kirâmen kâtibîn”, insanların yanlarında bulunan ve onların yaptıkları işleri amel defterine yazmakla görevli bulunan melekler demektir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Hâlbuki sizin üstünüzde hakiki bekçiler ve çok değerli yazıcılar (kirâmen kâtibîn) vardır ki, onlar ne yaparsanız bilirler.” (İnfitâr, 82/11-12) “Hafaza”, “rakîb-atîd” melekleri de denilen bu meleklerin belirtilen yazma görevinden başka ahiret günü hesap sırasında yapılan işlere şahitlik edecekleri de âyetlerde şu şekilde bildirilmektedir: “Sûr’a üfürülecek. İşte bu, tehdidin gerçekleşeceği gündür. Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir. ” (Kaf, 50/20-21) Diğer taraftan İslam âlimleri söz konusu meleklerin yazma daha doğrusu kayda alma görevini nasıl yaptıkları konusunda kesin bir şey söylenemeyeceğini beyan etmişlerdir. (www.kurul.diyanet.gov.tr)
Allah'ım! Ayıplarımızı ört, korkularımızdan emin eyle.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 17, 27)