USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

TÜRKİYE EKONOMİSİ NASIL KURTULUR?

28-05-2024
Bilindiği ve görüldüğü üzere, ülkemizde ciddi bir ekonomik kriz yaşanmaktadır. Halkın büyük bir bölümü açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Bu yaşam şartları ile ilgili gerçeklerin detayına inmeye gerek duymuyorum. Çünkü yazılacak olsa dahi ciltler dolusu kitaplara sığmayacak kadar sorunlarla dolu olan bu yaşam tarzını herkes biliyor ve yaşıyor zaten.
Zaman zaman iktidarların gündeme getirdiği ancak, hiçbir sonuç alınmadığı "kamuda tasarruf" uygulaması yine gündeme getirilmiş durumda.
Kamuda alınacak tasarruf neymiş ona bakalım; 
Kamuda zorunlu ihtiyaçlar hariç 3 yıla kadar araç satın alınmayacakmış,
Yabancı menşeli araç kullanımı sonlandırılacakmış,
Kamuda yeni bina alımı ve yapımı 3 yıl süreyle 
durdurulacakmış,
Kamuda enerji tasarrufuna gidilecekmiş, Kamuda yönetim kurulu ücretlerine sınırlandırma getirilecekmiş,
Kamu kurumlarına eşantiyon türü hediyelerin verilmesi yasaklanacakmış,
Mobilya türü demirtaş alımları 3 yıl süreyle alınmayacakmış,
Hizmet içi eğitimler otellerde değil, kamu tesislerinde yapılacakmış,
Yurt dışı görevlendirmeler sınırlandırılacakmış, Sokak ve cadde aydınlatmasında led dönüşümle tasarruf sağlanacakmış,
Temsil tanıtma ödeneklerinde yüzde 25 kesinti yapılacakmış,
Mış mış mış, yani bu şekilde kamuda tasarruf yapılacakmış. Türkiye bu şekilde ekonomik sıkıntılardan kurtulacakmış...
Öncelikle bu tasarruf suresi neden 3 yıl onu anlamış değilim? İkincisi, bu önlemlerin vatandaş nezdinde hiçbir yaptırım ve katkısının olmayacağını düşünmekteyim. Tam tersi esas tasarruf tedbirlerinin sıkıntısını yine dar gelirli vatandaş çekecektir. Çünkü kamu gelirlerinin artırılması için tahsilat oranlarında artırmaya gidilerek, yine yeni vergi, harç ve zorunlu kamu ödemelerinde üst sınır uygulanarak, vatandaş zor durumda bırakılacaktır. Kısacası tasarruf dedikleri yine vatandaşın cebinden çıkacaktır.
Yıllardır bu tür tasarruf hikayelerini görüyor ve yaşıyoruz. 
Ancak, devleti yönetenlerin gerçekçi ve objektif bir bakış açısıyla olayları tahlil etmesi durumunda ekonomik krizden kurtulması çok da zor değil aslında.
Maddeler halinde kısaca açıklayayım; 
1- En kolay rant sağlama, adam kayırma ve para yeme merkezi olan belediyeler siyasi güçlerin elinden alınmalıdır. Borç bırakılan belediyelerin borçları belediye başkanından tahsil edilmelidir. Belediyeler ya atama ile veya İsveç modeli bir sistem ile yürütülmelidir.
2- Tasarruf yapılacaksa tepeden başlanılmalıdır. Özel araçlar, yüzlerce korumalar, özel yemekler, oraya buraya yerleştirilen ve ne iş yaptığı belli olmayan binlerce yandaşlar, birden fazla maaş alanlar, eş, dost kayırmalar... Özel jetler, uçaklar, lüks binalara son verilmelidir. Yani itibardan tasarruf edilmelidir. Sahi ne demek itibardan tasarruf edilmez? Peki itibar ne demektir? Bildiğim kadarıyla itibar, vatandaşların yaşadığı ülkesine karşı saygı ve sevgi duyması ve beslemesidir. İtibar ülkesinin refah düzeyini yükselterek sosyal, siyasal, ekonomi, adalet ve özgürlükler konusunda topluma ve dünyaya örnek teşkil edilmesidir.
3- Parlamentoda yemin töreni dışında kürsüye çıkmadan ve öksürmeden 5 yıl zaman harcayıp görevini tamamlamış yüzlerce milletvekili vardır. Üstelik emekli olmaları için bir dönem görev yapmaları yeterli oluyor ve hayatı boyunca devletin tüm olanaklarından yararlanıyorlar. Ayrıca maaşları olağanüstü yüksekten işliyor, tabiri caizse ballı maaş alıyorlar. Vatandaş asgari ücretle iş bulamıyorken, asgari ücretlilerin yaklaşık 10 katı daha fazla maaş almaktadırlar. Parlamentoda hiçbir iş yapmadan, kapıcısı şoförü, danışmanı bulunan milletvekili sayısı 250 veya 300'e indirilmelidir. 
4- Resmi verilere göre Türkiye'de 50. Bin 516 muhtar görev yapıyor. Maaşları 17.600 TL'dir. Kendi işinin yanı sıra devletten maaş alan muhtarlara silah hakkı verilmekte, yıllık izinleri bulunmakta ve genel sağlık sigortaları da devlet tarafından ödenmektedir. Hiçbir iş yapmadan devletin bütçesini sarsan muhtarların maaş ve sigortalarının hesaplanmasını size bırakıyorum. Kısacası muhtarlıklar külliyen feshedilmelidir.
5- Kamu ihale kanunu... En kolay vurgun yapılan müessese... 4734 ve 2886 sayılı yasada birçok ihale usulü ve çeşidi vardır. Size sadece en kolay ve riski olmayan kamu ihale kanunun 22 maddesinde yer alan yöntemi söyleyeyim. Alınan malın ihalesi ve teminatı olmadan kanunun öngördüğü parasal sınırı aşmadan alınan satın alma işlemidir. 2024 yılı doğrudan temin limiti büyükşehir belediyelerinde 622.756.00 TL, diğer idarelerde ise 207.453.00 TL' dir. Yani hiçbir iş yapmadan, fatura karşılığı yukarıda belirtilen parasal değerde istediğinizi alabilirsiniz veya almış gibi gösterebilirsiniz... İhalelerin mutlaka kontrol altına alınarak gerekli önlemlerin alınması gerekir, aksi takdirde hesaplanmayacak kadar vurgunlar vatandaşın cebinden çıkmaya devam edecektir.
6- Bütçesi ile dikkat çeken diyanet işleri başkanlığının devasa kadrosu ile topluma vermiş olduğu katkısı tartışılmalıdır. 2023 yılının Haziran ayında 211.Bin 164  personeli bulunan diyanet işleri başkanlığı kadrosunda, imam, müezzin, vaiz, murakıp, kayyum, memur, Kur'an kursu hocaları ve diğer camii görevleri bulunmaktadır. (Sadece bir imamın maaşı 41 bin TL'nin üzerindedir.) Bu şekilde diyanet personel sayısı Türkiye'nin tam 11 ilinin nüfusundan daha fazladır. Dolayısıyla bütçeye büyük yük bindiren diyanetin küçültülmesi gerekmektedir. 
7- Türkiye'de toplamda 365 ticaret odası, 750'ye yakın Ziraat odası ve ayrıca esnaf sanatkarlar kooperatifi bulunmaktadır. Adını sayamayacağım bir sürü oda ve kooperatiflerde binlerce insan maaş almaktadır. Bu oda ve kooperatiflerin yürütümü gözden geçirilmelidir.
8- Resmi kaynaklara göre 9 Mayıs 2024 tarihi itibarıyla Türkiye'de yaşayan Suriyeli sayısı 3 milyon 57. Bin 762 kişidir. Türkiye'deki mülteci sayısı ise 3 milyon 200 bin kişidir. Göç idaresi başkanlığının açıklamalarına göre ise 2023 yılında Türkiye'de en az 4.638.461 göçmen bulunmaktadır. Ancak gerçek sayının bu sayılardan çok üstünde olduğunu biliniyor ve tahminen 10 milyon göçmen bugün Türkiye'de yaşamaktadır. 
Bu göçmenlerden özellikle Suriyelilere kampların kurulması, altyapı, gıda, sağlık, eğitim, güvenlik gibi alanlarda ciddi harcamalar yapılmaktadır. Bazılarına maaş bağlandığı söylentileri de dile getirilmektedir. Sosyal yardımlardan faydalandırılarak nakit, gıda, kömür, eğitim, barınma, sağlık alanında yardımlar alabilmektedirler. Ayrıca ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanmaktadırlar. Kızılay kart aracılığıyla nakit yardımı da yapıldığı söylenmektedir. Şartlı eğitim, afet destekleri, (yangın, sel vb.) verilmektedir. Gelir getirici proje destekleri, istihdam yardımları adı altında yardımlarda verilmektedir...
Tüm bunlar insani ve vicdani bakımından yapılması gereken hususlardır ancak, ülkemize getirdiği yük ise hesaplanmayacak kadar ağırdır. Bu nedenle Suriye politikası acilen gözden geçirilmelidir. 
9- Yine binlerce kadrosuyla genel bütçeye yük bindiren koruculuk sistemi gözden geçirilmelidir.
Son söz olarak;
Yukarıda Belirttiğim hususlarla ilgili gerekli önlemler alındığı takdirde Türkiye'deki ekonominin düzelmesinde nispeten iyileşme olacaktır.
Bu ülke hepimizin...Bunca yolsuzluk,israf, adam kayırma, saltanatla yaşama hevesi ve haram kazanç hangi ülkede olsaydı, bir değil on defa o ülke batmıştı. Kalın Sağlıcakla
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?