Medya ve gazetecilik aslında ülkesini seven er kişilerin işidir. Yanlış giden işlerin doğrusunu göstermek ve yanlış gidişe doğruyu söyleyebilme ve yazabilme cesaretini gösterebilmektir. Trafikte kırmızı ışık nasıl araçları durduruyorsa, medya; kötüye giden gidişatı, ülke ve millet adına dur diyebilme erdemliğini göstermelidir.
Ancak bugün gazetecilik kurumu; diğer kurumlardan hiç farkı kalmamıştır. Gazetecilik kurumu aslında sırtını halka dayamalı ve yazacakları, söyleyecekleri konularda halkı aydınlatma ve bilgilendirme amaçlı olmalı diye düşünüyorum. Kısacası halka işin gerçeği ve doğrusunu anlatmalıdırlar. Kötü gidişatı da halk ve ülke adına karşı çıkmalı doğrusunu anlatarak bu konuda halkı aydınlatmalı ve halka böyle bir güven vermeli ki halkın, gerçekleri görmesini engelleyen algı operasyonlarla kurulmuş bariyerler kaldırılmış olurlar. Böylelikle halkında bu sayıda doğru karar vermesine yardımcı olmuş olurlar.
Ancak bugün yazarlarımızın ve gazetecilerimizin durumu, genel itibariyle üzücü olmaktadır. Toplumsal olaylarda ve siyasi yönde aydınlatacağı yerde, ya medya patronunun veya bağlı siyasi takım tutar gibi tutmaktadırlar.
Bugün Türkiye siyaseti halk için değil de yandaşlarına göre yol ve yöntem izlemektedirler. Bu da genel itibariye halkın menfaatinden ziyade kendi taraftarların menfaatini ön planda tutmaktadır. Bu yol da muhalefetin ve iktidar partilerin izlediği yollardır. Muhalefetten iyi bir öneri geldiği zaman nasıl ki iktidar taraftarları kabule yanaşmıyorlarsa, muhalefette iktidarın yaptıkları iyi ve güzel şeyleri hepsini de kötülerle birlikte aynı kefeye koyarak halkın doğru karar vermesini saptırmış olurlar. İşte bugün gazetecilerimizde halkı arkasını alarak tüm önerileri, yazıları, söylemleri hepsinin de amacı halkın ve ülkenin menfaatini dikkate alarak yazmaları gerekirken ancak kendi bağlı guruba göre olayları değerlendirmektedirler. Ancak halkı ve ülkenin menfaati ve hukukun üstünlüğü dikkate alarak, yazı ve söylemleriyle halkı aydınlatmış ve bilgilendirmiş olurlarsa o zaman toplum doğruyu seçme ve doğru algılaması daha kolaylaşır. Böyle bir yol haritasını izlemiş olurlarsa ülkenin ve milletin kaderiyle olumsuz yönde oynanmış olmazlar. Bu ağır vebalın altında ezilmezler.
Elbette ki bu bütün yazarları kapsamıyor ama genel olarak bu şekilde olmaktadır. Yoksa bu ülkenin bu ekonomi krize girmesinde ne kadar muhalefet suçluysa yazar ve gazetecilerde o kadar suçludur. Diye düşünüyorum. İktidarın yaptığı yanlışların doğrusunu muhalefet ve ülke sevdalısı yazar ve gazeteciler tarafından doğruyu söylemleriyle ve yazılarıyla seslenmelidirler.
Bir ülkede adaletin ve hukukun üstünlüğünün tesisi ve ülkenin gelişmesi için medya faktörünün azımsanmayacak güçlü bir katkısı olur. Bizim amacımız ve bu yazının kaleme alınma sebebi de meydanın kendi fabrika ayarlarına dönmede bir katkımız olması temenniyle yazılarak, ülkenin her yönde gelişmesine katkı sunmasıdır.